Artık Genel Başkanlık görevinin son 24 saatine giren Ferdi Sabit Soyer’in aday olmayacağını açıklaması, Dr. Nazım Beratlı’nın da çekilmesiyle birlikte, CTP’deki Başkanlık yarışında kalan dört aday üzerine yorum yapmamayı tercih ettiğimi daha önce de söylemiştim.

Bu kararıma da uydum.

Sadece Dr. Beratlı’ya sempatimi kaleme aldığım bir tek yazı yazmıştım. Herhalde bir de son gün başarı dileklerimi ifade eden bir makale yazardım ve CTP delegesinin iradesine bir şekilde tesir etmekten kaçınırdım.

Öyle ya… Hadi UBP içindeki bir dönemimizde yarı karanlık Bizans dehlizleri misali, neler döndürüldüğünü, “mekanizmalarını” ve mevcut siyasi sistemin mucidi, statükonun da en büyük kollayıcısı olan bu partideki yarasaları tanıma şansını elde ettik… O karanlığın içinde kaybolan, o çarklarda öğütülen birkaç iyi adam da tanımadık değil…

Velâkin… Ne CTP’nin koridorlarından geçtik, ne de 40 yılı aşkın demokrasi mücadelesinin herhangi bir safhasında saf tutabildik.

Dinamiklerinin derinliğini ve kavga içinde şekillenen bir demokrasi tahkimatının yapı taşlarıyla o taşlara için akıtılan alın teri, çekilen sıkıntıları ve sancıları da bunları birebir yaşamış olanlar kadar bilemeyiz elbette…

Dolayısıyla CTP’yi CTP yapan süreçlerin rütbeli-rütbesiz aktörlerinin, mücadele adamlarının fikir öncelikleri vardır CTP Başkanı hususunda…

Bu yüzden bu platforma hiç uğramamış bir insan olarak, sırf elimde kamuoyuna ulaşan bir gazete sütunu var diye;

CTP’de filanca kişi Başkan olmalı” yargısının altını çizmek bana hem fazla etik gelmez, hem de bu iradeyi şekillendirip belirleme hakkı olan CTP’lilerin sözü üzerine söz söyleme türünden bir saygısızlık olur diye düşünmekteyim.

Ama şunu söylerim:

Kim Başkan seçilirse seçilsin… CTP’yi CTP yapan en önemli yapı taşlarından biri olan doktriner sosyalist düşünceye, bu partinin ideolojik ruhuna yeniden sarılması gerekmektedir.

Vahşi kapitalist küreselleşme ve neo-liberal “yeni dünya düzeni”, Sovyetlerdeki talihsiz sosyalist deneyimden sonra dünya çapında – Sovyet uydusu olsun olmasın - diğer tüm sosyalist dinamikleri de dümdüz etmiştir.

Kapitalist küreselleşmenin “yeni panzehiri” olarak düşünülen ulusal sermaye, ulusal pazar ve ulusal egemenlikler çerçevesinde oluşan sınırlara dayalı ulus devlet modelleri de;

Enternasyonal bir dayanışmadan yoksun kalmış ve tipik üçüncü dünya diktatörlükleri modeliyle aralarında bulunan ince çizgiyi aşarak maalesef despotik yönetimlere dönüşmüşlerdir. Böylelikle küresel kapitalist saldırıların birer birer hedefi olup yutulmuşlardır.

Bağlantısız hareket ise zaten daha soğuk savaş döneminin iki süper gücü tarafından “başa bela olmasın” diye ortadan kaldırılmıştı.

Kapitalist küreselleşmenin günümüzde en çok didiştiği unsur ise, İslami küreselleşme de denilen ve daha çok radikal siyasal İslami akımların domine ettiği hareket kalmıştır. Dünya halklarının sırf kapitalist küreselleşmenin hakkından gelme adına bu hareket etrafında bütünleşip mücadele etmesi ise mümkün gözükmemektedir.

Bu bağlamda örgütlenme ve çözümlemelerde çağın koşullarına uygun;

Lakin özünde sosyalist doktrinin canlı tutulduğu bir demokratik sosyalist anlayışın, kapitalist küreselleşmenin liberal saldırıları karşısında yeniden umut vaadettiği bir döneme giriyor dünya…

CTP işte böyle bir kavşaktadır. O kavşakta liberal sinyallerin yanılgısına düştüğü takdirde toparlanması güç olacak, kavşakta kalabilecektir.

Özündeki doktriner sosyalist dinamonun ışığını doğru kullandığı takdirde ise, doğru istikamet, bulacak ve kavşağı kazasız belasız geçecektir.

Adaylara gelince… Hepsi de değerli şahsiyetler…

Mehmet Çağlar, çok çalışan, heyecanlı ve gerek partililerle gerekse kamuoyu ve medya ile en fazla diyalog kuran aday görünümündeydi.

Özkan Yorgancıoğlu da çok çalıştı ama daha derinden, daha birebir temaslarla fazla medyatik olmadan, mütevazı bir kampanya yürüttü.

Kutlay Erk bence çok iddia sahibi olamadı ama baştan itibaren kendine güvenen bir imaj çizdi.

Ömer Kalyoncu ise, örgüt hâkimiyeti ve uzun yıllar “bir bilen ikinci adam” konumunun avantajıyla rahat ama bu işe sanki “metazori” girmiş bir pozisyondaydı.

İşte CTP delegesi bu adaylardan birini seçecek…

Seçilenin doktriner sosyalizmi seçip seçmeyeceği konusu ise beni isimlerden çok daha fazla enterese eden husustur.

Başarılı ve verimli bir kurultay olması dileklerimle…