Beklentisiz bir yaşam olamaz…

   İnsanlar ‘beklentileri karşılandığı zaman’ daha mutlu olurlar...

   Bunun bir sınırı olmamakla birlikte, abartıya kaçmadan beklenti içine girmek doğru olandır...

   Bütün ömür; başarmak, kazanmak, ilerlemek, güçlenmek, elde etmek, ya da doğruyu ispatlamak için çırpınışlarla geçer…

   Hayaller kurar, bir şeyler umar ve bunların gerçekleşmesini istersiniz...

   İstediğinizi elde edinceye kadar yanar, tutuşursunuz…

   Elde edebilirseniz rahatlarsınız...

   “Başardım, başardım” dersiniz...

   Elde edemeyince üzülürsünüz...

   Ama bir yere kadar...

   Ondan sonra başka çırpınışlar başlar...

   Çünkü; yaşam devam eder ve ortaya çıkan bazı koşullar sizleri bir yerlere sürükler...   

   Bunlar olup, biterken zamanın akıp gittiğini fark etmezsiniz...

   O anda zaman hiç önemli değildir…

   Hayatınızdan değil bir gün, bir yıl eksilse bile önemsizdir…  

   Durgun anlarda, hayatınızın ne kadarını bekleyerek ve ne kadarını boşa geçirdiğinizi, ancak takvimlere ve aynaya bakarken anlarsınız…

   Öyleyse; çok geç kalmadan ve pişmanlık duymadan hayatı düzene koymak doğru olandır...

   Aradan yıllar geçtikten sonra “keşke yapsaydım, etseydim” demek, giden yılları geri getirmiyor...

   Değil bir yılın, bir günün dahi iyi geçmesidir önemli olan...

   Siyasette, medyada, ticarette, üretimde, insan ilişkilerinde, sosyal yaşamda, alışverişlerde ve dostluklarda ‘doğru tercihler’, geleceğin şekillenmesinde çok önemlidir...

   Kısa sürede ‘zengin olma’ adına insanları kazıklamak ne kadar yanlışsa...

   Zenginlikleri paylaşmamak da o kadar yanlıştır...

   “Herşeyin en iyisini biliyorum” demek yerine, bilene danışmak ve onlardan yararlanmak doğru olandır...

   “İstediğimi elde ettim” diyerek, ötekilere sırt dönmek yerine, iyi ortamları kuvvetlendirmektir önemli olan...

   İnsanlara ‘acı vermeden’ hayatı paylaşmasını bilenler mutlu olur...

   Fırtınanın sonsuza dek süreceğini düşünenler, ya da hiçbir gün fırtına olmayacakmış gibi yaşayanlar gün gelir mutluluğa hasret kalır...