Türkiye, Kıbrıs sorununun çözümüne karşı değildir...

 Kim ne derse desin, ne söylerse söylesin, Türkiye’nin bugünkü iktidarı, Kıbrıs sorununun çözümünden yanadır...

 Sadece Başbakan Recep Tayyip Erdoğan değil, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de, Kıbrıs sorununun artık çözüme kavuşturulmasından yanadır...

    Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Dışişleri Bakanı olarak görev yaptığı 2005 yılında, dönemin KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’la uzun bir görüşme yapmış, ardından şunları söylemişti: 

   “Kıbrıs konusunda kapsamlı bir çözüm için adım atma zamanıdır...” 

   Bu kadar açık ve net...

   Annan Planı, Rumlar tarafından reddedilmesinden bir yıl sonra Türkiye Dışişleri Bakanı’nın çözüm mesajı vermesini kimse küçümsememeli... 

   Annan Planı kapsamlı bir çözüm planıydı...

   Bu plan Rumlar tarafından da kabul edilseydi, 55 bin insanımız yerinden oynayacak, bir kez daha göçmen durumuna düşecekti...

   Binlerce insan işsiz kalacaktı...

   Buna karşın Kıbrıs Türkü “Evet” dedi Annan Planı’na...

   Nedeni çok basit...

   Daha iyi, daha huzurlu ve daha güvenceli bir yaşam umudu!..

   Dünyadaki tüm insanlar mutlaka daha iyi bir yaşam için mücadele verdiğine göre, Kıbrıs Türkü’nün, silahlardan arınmış, askerliğin kalktığı, serbest ticaret ve dolaşımın gerçekleştiği, ambargosuz bir yaşam istemesi çok doğaldı...

   Yakınlarını ziyaret edebilmek veya üç kuruşluk ekmek parasını kazanabilmek için İngiltere’ye gitmek isteyen insanların ‘vize’ çilesini hiçbir zaman akıldan çıkarmamak gerekir...

   Hemen hepimizin bir yakını İngiltere’de, ya da Avustralya’da yaşamaktadır...

   Bu insanların neden göç ettiklerini ve neden hala ülkelerine dönmediklerini hepimiz iyi biliyoruz...

   Dönenlerin bir kısmını dolandırdığımız gibi, ev yapmak veya iş kurmak isteyenlere az acı çektirmedik...

   Şehircilikten, Mimarlar Odası’na, oradan kaymakamlığa, su dairesinden, elektrik ve telefon dairesine...

   Dosya elde koştur babam koştur...

   Memleketine dönmek ve kazandıklarını bu topraklara yatırmak istiyorsan, dosya elde koşacak, acı üstüne acı çekeceksin...

   Zaman zaman “kim söyledi sana Kıbrıs’a gelesin” diyenlerin azarlamasıyla da karşılaşacaksın...

Hastanelerden insanca yararlanamayacaksın...

   Gözünle gördüğün 40 mil ötedeki Taşucu sahiline gidebilmek için doğru dürüst bir yolcu gemisi bulamayacaksın...

   Elektriğin kesilecek, telefonun ikide bir susacak...

   Suyun haftada 2 kez akacak...

   Sen yine de çok sevdiğin, hasretiyle yanıp tutuştuğun vatanına döneceksin...

   Dönenlerin büyük bir kısmını kısa sürede geri gönderdik...

   Öyleyse; onları geri getirmenin yollarından biri çözümdü...

    Peki nasıl bir çözüm?..

   1960 anlaşmasından daha sağlam bir çerçeve...

    Türkiye’nin etkin ve fiili garantisi altında, iki bölgeli, iki toplumlu federal bir çözüm...

Rum tarafı buna yaklaşmadı...

Annan Planı’na “hayır” diyerek, çözüm fırsatını yok etti...

Buna karşın AB üyesi oldu...

    İşte o nedenle suçlanması gereken taraf Türkiye değil,  “hayır” diyen taraftır...