KIBRIS’ın dünkü manşeti, bugünkü yazının konusu oldu...
‘Ürküten rapor’ başlıklı haberde, Temel Sağlık Dairesi müfettişlerinden Mehmet Hazar’ın 10 Mayıs 2011’de hazırladığı ve ilgili yerlere gönderdiği raporun içeriği yayımlandı...
Haftalardır gündemde tuttuğumuz Haspolat Arıtma Tesisi ve buradan taşan lağım sularının Gazimağusa’ya kadar ulaşmasıyla ilgili araştırmanın sonuçları gerçekten ürperticidir...
Rapor; KIBRIS’ın sürekli gündemde tuttuğu ve ortaya koyduğu ciddi sağlık endişelerini haklı çıkarıyor...
Arıtma tesisinde yapılan incelemelerde, atık suların taştığını ve insan dışkılarının gözle görülebilir olduğunu belirten müfettiş Mehmet Hazar ‘halk sağlığının büyük bir risk altında’ olduğuna dikkat çekti...
Neden mi?..
Çünkü Haspolat’tan, Gazimağusa’daki Çanakkale Göleti’ne kadar uzanan lağım suları sayesinde yeraltı suları da kirleniyor...
Yerlatı sularının bir kısmı içmede, bir kısmı da tarımsal üretimde kullanılıyor...
Diyelim ki; yeraltından çıkan ve evinize kadar ulaşan suyu içmiyorsunuz...
Fakat sebze ve meyve üretiminde kullanılmasını engelleyemezsiniz...
Böylesi bir durumda insan sağlığının ne kadar risk altında olduğunu anlamak zor değildir...
Sıhhıye Müfettişi Mehmet Hazar, bir yıl önce Çanakkale Göleti’nde yaptığı incelemenin sonuçlarını aktarırken “Burada biriken sular bulaşıcı hastalıklara davetiye çıkarmaktadır” dedi...
Peki sonrasında ne oldu?..
Hiçbirşey...
Kimse bu raporu önemsemedi...
Kapımızın eşiğine gelen bu felaketi durdurmak için herhangi bir önlem alınmadı...
Ve kısa bir süre önce Gazimağusa’da özellikle çocuklarda görülen yüksek ateşli ishal ve kusmaların arttığı, hatta tifo vakalarının ortaya çıktığı bildirildi...
İnanılmaz bir ihmal ve sorumsuzlukla karşı karşıya bulunuyoruz...
Hiç kimse elini taşın altına koymak istemiyor...
Böylesi bir felaket dahi, sorumlu olanları harekete geçirmeye yetmiyor...
Güzel ülkemize ve güzel insanımıza yazık, günah değil midir?..
Raporun üzerinden bir yılı aşkın zaman geçtiği halde, bu kadar uzun süre içerisinde Lefkoşa’dan, Gazimağusa’ya kadar olan güzergah üzerinde ne tür incelemelerin yapıldığını hepimiz merak ediyoruz...
Özellikle de sebzecilik yapılan bölgelerde, kuyu sularından örnek alarak tahlil yaptıran oldu mu?..
KIBRIS’ın görevlendirdiği muhabirler, su örneği alıp, laburatuvara göndermek istedi...
Ancak üreticiler buna izin vermedi...
Gelinen noktada, sorumlu olanların ortaya çıkması ve halkı aydınlatması gerekiyor...
Daha fazla gizlenmeye gerek yoktur...
Ya “Özür diliyoruz, son bir yılda herhangi bir araştırma ve inceleme yapmadık ama bundan sonra yapacağımızın sözünü veriyoruz” denilecek...
Ya da “Evet yaptık ve sonuçları şu kadar iyi, şu kadar kötüdür” denilerek, yapılması gerekenler konusunda halk uyarılacak...
Sular kirlendiyse “afiyetle içiniz” yerine “kaynatarak kullanınız” denilecek...
Bunlar yapılmadığı sürece sağlığımızın tehdit altında olduğuna ilişkin düşüncelerimiz değişmeyecek...
Yediklerimizin ve içtiklerimizin ‘tehlikeli olduğuna’ ilişkin uyarıları dikkate alarak, bu yöndeki eleştirilerimizi sürdüreceğiz...
Halkımızı savunmasız ve çaresiz bırakamayız...