Son zamanlarda ülkede dikkat çekici bir sakinlik hâkim. Ne büyük protestolar var, ne sert toplumsal tepkiler… Oysa ki ekonomi zor durumda, gençler geleceğe dair umutsuz, sağlık ve eğitim gibi temel alanlarda ciddi sorunlar yaşanıyor. İLAÇ YOK… Ama yine de büyük bir toplumsal hareketlenme yok. Peki, bu gerçekten bir sakinlik mi, yoksa alışılmışlığın getirdiği bir kayıtsızlık mı?

Gerçekten Sakin miyiz? Sosyal medya ve sokaklara bakıldığında, büyük çaplı bir toplumsal hareketlilik gözlenmiyor. İnsanlar sorunları konuşuyor ama bunlar sadece günlük sohbetlerin konusu olmaktan öteye geçmiyor. Eskiden büyük tepkilere neden olacak konular bile, artık bir “normalleşme” içinde karşılanıyor.

Trafik kazaları günlük rutinimiz  haline geldi. Kaçaklar, hırsızlıklar, suçlar, ilaçsızlık, sağlık problemleri, eğitim sorunları bunlara artık o kadar kayıtsız kalıyoruz ki , bağışıklık kazandık ve artık bunlar olmadığı zaman şaşıyoruz. Ne güzel yönetiliyoruz değil mi? Ne kadar rahatlar. Ne kadar umutsuzlar. Tek bildikleri yerleri sağlamlaştırmak için vaadlerde bulunmak. 

Ekonomik kaygılar yüzünden,  insanlar geçim derdine düştüğünde, protesto etmek ya da tepki göstermek ikinci plana atılabiliyor. Çoğu kişi, günü kurtarma telaşı içinde büyük meselelerle ilgilenmeyi bırakıyor. Hoş yollara döküldükleri zamanda değişen hiç bir şey olmadı. Onlarda haklılar.  Bıkkınlık ve umutsuzluk sürekli değişmeyen problemler, insanların enerjisini tüketiyor. “Ne yapsak değişmez” düşüncesi, tepki verme isteğini azaltıyor. 

Alışkanlık mı, Kabullenmişlik mi? Yaşanan sorunlara karşı tepkisiz kalmak, bazen bilinçli bir seçimden ziyade alışkanlık haline geliyor. Sürekli kriz içinde yaşamak, insanların krizi normalleştirmesine neden oluyor. Ekonomik krizle,  insanlar her gün zamlarla karşılaştığında, artık fiyat artışlarına tepki vermemeye başladı. Siyasi gelişmeler, yıllardır benzer olaylar yaşandığında, “nasıl olsa bir şey değişmez” düşüncesi yerleşiyor. 

Toplumsal olaylar , eğitimde, sağlıkta ya da sosyal hayatta yaşanan olumsuzluklar kanıksanıyor ve “Burası KKTC , normal” anlayışı yaygınlaşıyor. Bu durum, farkındalığın azalmasına ve zamanla toplumun büyük değişimlere olan inancını kaybetmesine yol açıyor.Eğer bu “sakinlik” gerçekten bir alışılmışlık ve kabullenmişlikse, bunun kırılması için bazı adımlar atılabilir. 

Bilinçlenme artırılmalı, gerçek sorunların üstü örtülmemeli, insanlar bilinçlendikçe çözüm üretme motivasyonu artabilir. Dayanışma güçlenmeli, İnsanlar yalnız hissettiğinde tepkisiz kalır. Ancak ortak hareket edebilme bilinci gelişirse, toplumsal değişim mümkün olabilir. Alternatif çözümler konuşulmalı , sürekli şikâyet etmek yerine, neyin nasıl değişebileceği üzerine somut fikirler üretilmeli. Ben yine hayaller peşindeyim anlaşılan. 

Ülkedeki bu sakinlik, gerçek bir huzurdan mı yoksa alışılmışlığın getirdiği bir duyarsızlıktan mı kaynaklanıyor? Görünen o ki, birçok insan yaşanan olumsuzlukları kabullenmiş durumda. Ancak kabullenmek, her zaman çözüm değildir. Önemli olan, farkında olup bir şeyleri değiştirme iradesini gösterebilmektir. Yoksa, zamanla bu “sakinlik” daha büyük bir umutsuzluğa dönüşebilir.