-Kim gelmiş.

-Ma kim gelmemiş.. Hepsi dayandı kapıya.

-Gene ne isterler!

-Protesto edeceklermiş bizi..

-Yahu aç aç yapılır mı bu iş! Söyleyin gendilerine yesinler birkaç lokma.

-Be Tahir, oturun be boş bulduğunuz yere..

-Yok biz yedik da geldik. İstemeyik.

-Olsun… Be Kaptan, hade söyle arkadaşlara otursun.

-Biz yemeğe gelmedik, dinlemeye geldik…

-Hani be Leman bunlar protesto edeceklerdi. Aha dinneyeceklermiş beni.

-Yok Efendim, gandırırlar sizi.

-Be Tahir ama dinneyeceksiniz yoksa gonuşaçaksınız!

-Yok bi şiir okuyup da gidecem.

-Hade o zaman oku da biz da başlayalım sonra annatmaya…

TAHİR İLE İRSEN

Tahir olmak da ayıp değil, İrsen olmak da,

Hatta siyaset yüzünden otel basmak da ayıp değil.

Bütün iş Tahir'le İrsen olabilmekte,

Yani yürekte..

Mesela bir meydanda “yumurtalaşırken”,

Mesela Mağusa’ya “Doğa” keşfine giderken,

Mesela kazanmaya çalışırken bir referandumu,

Ölmek ayıp olur mu?

Tahir olmak da ayıp değil, İrsen olmak da,

Hatta iktidar yüzünden yüz göz olmak da ayıp değil.

Seversin KKTC’yi doludizgin,

Ama o bunun farkında değildir.

Ayrılmak istemezsin memleketten

Ama o senden ayrılacak.

Yani sen koltuğu seviyorsun diye

Koltuğun da seni sevmesi şart mı?

Yani Tahir’i İrsen sevmeseydi artık,

Yahut hiç sevmeseydi,

Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?

Tahir olmak da ayıp değil, İrsen olmak da,

Hatta iktidar kavgası yüzünden kahvaltısız kalmak da ayıp değil..

-Ama nedir be Tahir dediğin…

-Hiçbirşey annamadım… Gel otur hade, bak sıcak börecik da getirdiler…

***

Ya da siz “Tam Pansiyon Demokrasi” yerine isterseniz “Beş Yıldızlı Eylem” deyiverin, hiç farketmez…