Toplumca sorunlardan medet umar hale geldik. Her şeyin kötüye gidiyor olması ve içinden çıkılmaz hale gelmesi, tuhaf bir biçimde umuda dönüşmeye başladı.
Sokakta giderek yaygınlaşan kanaate göre işlerin bu kadar berbat gitmesinin altında yatan derin bir mana olmalı... Buna inananlara göre toplumu infiale sürükleyecek gelişmelerin böylesine ard arda sıralanması, ancak muntazam bir tasarımın sonucu olabilir… Öyleyse galiba birileri Kıbrıs’ta çözüm için düğmeye bastı…
Bu şekilde düşünenlerin tamamen dayanaksız bir senaryoya kapıldıklarını söylemek kolay değil. Çünkü söz konusu olan şey Kıbrıs ise her şey mümkün… İşin içinde o kadar çok devletin hesabı ve parmağı var ki kimin ne zaman neyi kotaracağını kestirmek imkânsız.
Yani Kıbrıs’ta yaşayan insanları canlarından bezdirip yeni bir devlete razı etme oyununu oynayanlar elbette olabilir…
Kıbrıs eskiden beri “tasarlanan” bir yer olduğuna göre, bundan sonra da her türlü senaryoya açık olduğunu düşünmek olası.
Son zamanlarda olup bitenlere bakıp da, çözümün kapıda olduğu yargısına ulaşanların aksine, çözümsüzlüğün kalıcılaşmasına ramak kaldığını da hissedebiliriz. Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs’ta hızla perçinlediği bürokrasi, nüfus ve sermaye hakimiyetini, “taksim”in habercisi saymak hiç de akla uzak değil.
Türkiye burada artık tüm dünya tarafından kendisine bırakılmış bir toprak parçasındaymışçasına rahat hareket ediyor. Ada sanki adı konulmadan paylaşılmış gibi… Zaten müzakereleri “son şans” olarak niteleyen uluslararası camianın, bölünmeyi kabullenmeye iyice yaklaştığını gösteren sayısız emare var.
Kıbrıs’ta yaşayan insanlar yeni bir yıla nasıl gireceklerini bilmiyorlar… Burası çözümle AB toprağına da dönüşebilir, taksimle Türkiye’nin bir vilayetine de…
Yakın gelecekte bu kadar zıt ihtimale açık olan bir yerde, kim neyin öngörüsünü yapıp, nasıl yaşasın? Bugün statüsüz, yarını Allah bilir… Böyle bir yerde huzur mu olur?
Bir sürü devletle sayısız örgütün burnu Kıbrıs’ta.. Toplum mühendisi edasıyla adaya konuşlanan bir dolu temsilci, misyoner ve aracı var. Diplomatik lisana uygun şifreli açıklamalar, tembihler ve talimatlar gırla…
Bu arada iki toplum lideri güya görüşüyorlar. Oysa kimsenin bu görüşmelerden bir şey beklediği yok. Birileri ya çözümü ya da çözümsüzlüğü dayatacak, bundan eminiz.
Bu adanın en büyük talihsizliği işte bu kökü dışarıda hesapların ve projelerin esiri olması. Burası “tasarlanan” bir yer. Toplumsal bağlamlardan kopuk bir yaşamın dayatıldığı talihsiz bir ada…
ABD, AB, Güvenlik Konseyi ve garantör devletler arasında pinpon topuna döndük… Üç gün sonra nereye savrulacağımızı bilmeden yaşıyoruz. Bu bir cinayet… Müştereken ve taammüden işlenen gerçek bir cinayet…
Toplumun geçmişi çalınmıştı. Bugünü donduruldu. Yarını kim bilir nasıl tasarlanıyor? Hamur gibi mıncıklanan bir toplum nasıl yaşasın?