Son yıllarda suç oranlarındaki değişim ve suç işleyen bireylerin yaş aralıklarında kaydedilen düşüş, toplumun genel güvenliği ve gençlerin geleceği açısından ciddi bir alarm durumuna işaret ediyor. Özellikle suç işleme yaşının 16’ya kadar düşmesi, sadece hukuki bir sorun değil, aynı zamanda sosyal, ekonomik ve kültürel birçok dinamiğin yeniden gözden geçirilmesini gerektiren vahim bir durumdur.

16 yaşında bir bireyin tecavüze yeltenmesi içler acısı bir durum. Genç suçluluğun nedenleri  kimi zaman aile yapısındaki çatlaklar, eğitim sistemindeki eksiklikler, ekonomik eşitsizlikler, dijital dünya. Parçalanmış aileler, ebeveyn ilgisizliği veya baskıcı tutumlar, çocukları suça yönlendiren en önemli nedenlerden biri olmaya devama ediyor. Güvensiz aile ortamı, gençlerin suç çeteleri gibi dış gruplara yönelmesine neden oluyor ve ne yazık ki artık önüne geçilemiyor. 


İşsizlik ve yoksulluk, gençlerin suça yönelmesinde büyük bir rol oynuyor. Gelir adaletsizliği, gençlerin yasadışı yollarla kazanç elde etme arayışına itiyor. Eğitimdeki yetersizlik, öğrencilerin yalnızca akademik olarak değil, aynı zamanda etik ve sosyal değerler açısından da eksik yetişmesine yol açıyor. Özellikle dezavantajlı bölgelerde eğitim imkanlarının kısıtlı olması, gençleri suça yönlendiren bir diğer etken. Bunları azdan çoka doğru görmeye ve yaşamaya başladık. 

Şiddeti romantize eden dijital içerikler, gençler arasında şiddet eğilimini artırabiliyor. Ayrıca sosyal medya üzerinden organize edilen yasadışı aktiviteler, gençleri suç dünyasına daha kolay çekiyor. Çocuklarımızı artık koruyamıyor duruma geliyoruz. Suç yaşının düşmesi, sadece bireysel bir sorun değil, toplumsal bir krizdir. Gençlerin bu karanlık yoldan uzaklaştırılması, yalnızca yasalarla değil, güçlü bir toplumsal dayanışma ve uzun vadeli sosyal politikalarla mümkün olabilir. Unutulmamalıdır ki, gençlik toplumun geleceğidir ve geleceğimizi karanlığa teslim etmemeliyiz.

Suç yaşı düştükçe toplumun genel güvenliği ve geleceği daha büyük bir tehdit altına giriyor. 16 yaşında suç işleyen bir birey, çoğu zaman daha ağır suçlara yönelme potansiyeline sahiptir. Bu durum, hem bireyin geleceğini hem de toplumun sosyal ve ekonomik yapısını olumsuz etkiliyor. Gençlerin suça bulaşması, yalnızca bir istatistik sorunu değildir. Her bir genç, eğitimden, sevgiden ve fırsattan yoksun bırakıldığında, toplumun geleceği de yara alır. Ayrıca, bu durum sosyal maliyetleri artırır; suçla mücadele için ayrılan kaynaklar ve cezaevlerindeki genç nüfus, toplumun refahına harcanabilecek kaynakların boşa gitmesine neden olur.


Suç yaşının 16’ya kadar düşmesi, toplum olarak nerede hata yaptığımızı sorgulamamız gereken bir dönemeçtir. Gençlerimiz suç dünyasına itilmeden önce onlara doğru yolu gösterecek sistemleri ve mekanizmaları oluşturmalıyız. Aksi takdirde, bugün kaybettiğimiz her bir genç, yarının karanlık bir geleceğine işaret edecektir. Toplum olarak bu soruna gözümüzü kapatmak yerine, sorumluluk almalı ve birlikte hareket etmeliyiz. 


ÇÜNKÜ  GENÇLİK,
SADECE BUGÜNÜN DEĞİL, YARININ DA TEMİNATIDIR…