Kıbrıs’a özgü yemekler vardır...
Molehiya, bumbar, şeftali kebabı, kolakas, bullez...
Hellim böreği, bidda patates...
Ekran başına geçtiniz ve bunların tarifini yapıyorsunuz...
Bilmeyenler de öğreniyor...
Bugünkü tarifimiz siyaset üzerine olsun...
Anlatın bakalım, Kıbrıs’ın siyaseti nasıl bir şeydir?..
Cumhurbaşkanı devletin başı, Başbakan ise hükümetin başı...
Cumhurbaşkanı dış politikayı yürütmekle görevli...
Başbakan’ın işi iç meseleler...
Başbakan’a bağlı 10 tane bakan var...
Tümü milletvekili...
Milletvekilinin olması gereken yer Meclis değil midir?..
Elbette öyle olmalı...
Ancak; bizde milletvekili seçilen hemen herkes bakanlık için yarışıyor...
Aynı partiye mensup insanlar, gittikleri her yerde birbirlerinin kuyusunu kazıyorlar...
“O beceriksiz” diyerek söz başlıyor, daha sonra kendi hizmetlerini göklere çıkarıyor...
Amacına ulaşamadığı zaman Başbakan’ı sıkıştırma yoluna gidiyor...
“Desteği çeker, hükümeti düşürürüz” şantajları gündeme geliyor...
Başbakan, böylesi durumlarda ‘parti içi dengeleri’ ön plana çıkarıyor...
“Kabinede her bölgeden milletvekili olmalı” diyor...
Lefkoşa, Girne, Güzelyurt, Gazimağusa, İskele...
İlçenin büyüklüğüne göre; bakanlık koltuklarını hazırlıyor...
Koltuğa yerleşemeyenler, bir süre sonra istifa ederek başka bir partiye geçiyor...
Bir gün önce “ölürüm yoluna” dediği eski partisini yerden yere vurmaya başlıyor...
Bir gün önce elini öptüğü lidere akıl almaz eleştiriler yağdırıyor...
Seçimler yaklaşınca şansının hangi tarafta ağır basacağını hesap ederek, iki çalım, bir tekme, dönüyor eski partiye...
Bu arada Başbakan ile Cumhurbaşkanı arasında kıran kırana yarış başlıyor...
O mu daha büyük, ben mi?..
Sen ondan yana mısın, benden yana mı?..
Ondan yana isen çekerim koltuğu oturursun yere...
Benden yana isen, bakmam yeteneğine devam edersin göreve...
Örnekleri daha fazla çoğaltmaya gerek yok...
Sıra geldi isim koymaya...
Böylesi bir siyasete isim koymak kolay mı?..
Kıbrıs usulü, kelle siyaseti...
Kolakas, bullez karışımı, yanında gollandıro salatası, midesi bozuk KKTC siyaseti...
Çok mu uzun oldu?..
Öyleyse kısaltalım...
Tavşana kaç, tazıya tut siyaseti...
Galiba bu sonuncusu en iyisi...
Peki bu siyaset sürdürülebilir mi?..
Kesinlikle sürdürülemez...
Öyleyse ne yapmalı?..
Sil baştan başlamalı...
Yeni bir Anayasa, yeni seçim sistemi, yeni siyasal partiler yasası...
Ve insanımıza umut verecek yeni bir siyaset anlayışı...
Milletvekili mecliste, teknokratlar kabinede...
Başbakan-Cumhurbaşkanı gerilimine son verecek Başkanlık sistemine geçiş...
Güneyde olduğu gibi...