Kusura bakmasınlar ama ben nasıl olur da bir ülkeyi yöneten Bakanlar Kurulunda görevi olan Bakanların bazıları o ülkenin Başbakanı’na karşi parti kurultayında tavır almak bir yana bir tanesi başkanlığa aday diğerleri de onun bu başkaldırmasını destekliyor hala daha anlayabilmiş değilim. Buna bir de yasal zorunluluk ve etik gereği partiler üstü olması şart olan Cumhurbaşkanı’nın açıktan bir adayı desteklediğini ve eşi ve kızlarının kapı kapı dolaşıp Ahmet Kaşif’e delege oyu toplamalarını ekleyince görüntü tam bir sebze çorbasını andırıyor. Kaşıklayınca havuç mu kereviz mi ağzınıza girecek kestiremiyorsunuz...

Dedim ya ben bu işi pek anlayamıyorum; Sayın Ahmet Kaşif ikinci defadır Başbakan Küçük’ün karşısına parti başkanlığı için aday olarak çıkıyor ama iki defadır da kabinedeki Sağlık Bakanlığı görevinden de istifa etmeden, takdiri ile hizmet verdiği Başbakanına karşi kampanya yürüttü. Başbakan Küçük de son iki haftaya gelene kadar buna müsade ederek beni biraz şaşırttı doğrusu.

Kabineyi kuran Başbakan. Kabinede hizmet eden Bakanlardan biri karşısına aday olarak çıkıyor üç diğer Bakan da açıkça destekliyor ama son günlere kadar hepsi kabinede olmaya devam ediyorlardı. Peki ikisi görevden alındı, H. Ersan Saner ise hem görevine devam ediyor hem de Ahmet Kaşif’i destekliyor. Sunat Atun deseniz istifa etmeye kalktı ama kendisine başkaldıran bir Bakanın istifasını Başbakan kabul etmedi.

Sunat Atun’un istifa nedeni daha da garip aslında. Ekonomi Bakanlığı yerine UBP İlçe Başkanı olmak istiyor. Peki ondan sonra genel seçimlerde karşımıza çıkıp Milletvekili adayı olup, ülkeye hizmet etmek istiyorum dediğinde ne düşüneceksiniz? Sana bu görevi verdik, bakanlığa yükseldin sonra istifa edip ilçe başkanı olmak istedin diyecekmisiniz? Sizi bilmem ama benim kafamı bu konu epey karıştırdı. Bir siyasetçi eğer bakanlıktan istifa edip ilçe başkanlığını tercih ediyorsa bunun göze çarpmayan başka stratejik veya siyasi çıkarlarla ilgili bir yanı olması kesindir. İlerleyen günlerde bu da gün ışığına çıkar diye düşünüyorum.

İlginç bir başka nokta da Sayın Küçük’ün kabinesinde bakanlık yapmış ve istifa etmek yerine görevden alınmayı beklemiş eski Sağlık Bakanı Ahmet Kaşif’in belli bir delege kesimi tarafından Başbakan Küçük’ün yerine desteklendiğidir. Yanlış anlamayın, kimsenin kişiliğine sözüm yok. Bir gazeteci ve bir vatandaş olarak beni bir Bakanın veya Başbakanın icraatları ilgilendirir. O zaman sorulacak sorular şu olmalıdır: Sayın Kaşif Sağlık Bakanı olarak başarılı oldu mu? Olduysa başarılarının bir listesini ortaya çıkarabilirmisiniz? Listeleyemezseniz veya üst düzeyde bir başarı yakalamamışsa o zaman Başbakan olduğunda neden başarılı olacağını düşünüyorsunuz ki?

KKTC’deki sağlık sistemi ve içinde olduğu durum Sayın Kaşif’in karnesidir aslında. O zaman bu konuyu gayet basit bir şekilde analiz etmek sadece UBP delegeleri için değil her vatandaş için olasıdır. Beni rahatsız eden şey bazılarının Sayın Kaşif’i sırf Cumhurbaşkanı istedi diye desteklemeleleridir. Eminim Sayın Kaşif de kendisini destekleyecek olan delegelerin Cumhurbaşkanı’nın güdümünde olabilir diye değil gerçekten Ahmet Kaşif’i ve fikirlerini desteklemelerini tercih eder.

Cumhurbaşkanı’nın bir siyasi partinin iç işlerine böylesi karışması hem yasal hem de etiken bir sorundur ve bunun basınımızda yeteri kadar işlenmediğini düşünüyorum. Sayın Eroğlu kalkıp “ben UBP’den hiç ayrılmadım” veya UBP’nin bir aile olduğu gibi beyanatlara sıklıkla devam ediyor. Öğrendiğime göre de UBP delegelerini bir bir arayıp Kaşif’e oy vermelerini istiyor. Buna rağmen şu ana kadar Sayın Küçük’ün desteklediği adaylar kazanıyor genelde. Bu da herhalde Sayın Eroğlu’nun artık UBP’nin en güçlüsü olmadığını gösteriyor.

Bu satırları yazarken Mağusa’da kimin kazandığı haberi henüz gelmemişti. Benim için farketmez ama halkımızın en azından Cumhurbaşkanlarının tarafsız olmasını istemelerini ve bu kadar kayıtsız olmamalarını arzu ederdim.