Bahar SANCAR yazdı...
Sosyal medya artık öyle bir hal aldı ki etkileşim almak için insanların yapamayacağı şey kalmadı…
Hokkabazlık yapanlar, soyunanlar, bağıranlar, olmayanı varmış gibi gösterenler…
Ne için?
“Etkileşim”…
Günümüzün bu modern “Tıklanma” hastalığına ülkemizde de tutulan oldukça fazla insan mevcut…
Yalan söylemekten çekinmeyen, iftira atmaktan kaçınmayan, manipülasyondan haz alan yüzlerce kişi var…
“Mağdur Edebiyatı” her dönem iş yapmıştır…
Bunu sosyal medyada etkili kullanmak da ayrı bir “Başarı” örneğidir bence…
Çünkü bizim insanımız zor durumda olana yardım etmeyi, yanında olmayı kendine görev bilir…
Genlerimizde vardır bu…
Ama nasıl bir tuzağın içinde olduğunu görebilmek için biraz olayın içinden çıkıp dışarıdan bakmak gerekir…
Mağdur olanlar gerçekten mağdur mu?
Zaman gösterir elbet…
…
Sosyal medya hokkabazlarının göremediği veya o şöhret hali içinde unuttuğu bir şeyi de hatırlatayım buradan…
“Şöhret” çok güzeldir…
İnsanların sizi konuşmasının verdiği haz bambaşkadır…
Sürekli bakarsınız “Etkileşimim ne kadar oldu” diye…
Hatta uykudan uyanıp bile etkileşim kovalarsınız, uykularınız kaçar heyecandan…
“İnsanlar benim yanımda” dersiniz…
…
Bir süre o “Sabun köpüğü” gibi olan şöhretinizin tadını çıkartmanıza izin verirler…
Ancak günden güne azalır bu “Etkileşim”
Sonra sizi daha fazlasını yapmaya zorlarlar…
Tatmin olmazlar yaptıklarınızdan…
Hep daha fazla…
Ama…
“Sosyal medya şöhreti” günübirliktir!
Çok çabuk harcarlar tüketirler…
Hiç yokmuşsunuz gibi davranırlar…
Yetmez üstüne bir de hakaret edip linç ederler biraz zaman geçtikten sonra…
En kötüsü siz olursunuz…
Bu döngü hiç değişmedi…
…
Aldanmayın bu sanal dünyaya…
İnsanların sizi pohpohlamasına kanmayın…
Önce kendinizi tanıyın “Ben kimim?” diye bir sorun…
Bu kocaman dünyada ufak bir topluluğun “Like’ladığı” kişi olmak sizi gerçekten mutlu ediyor mu?
Sırf etkileşim almak için herkesi kandırdınız…
Ya kendinizi nasıl kandıracaksınız?
Gerçekler elbet bir gün ortaya çıkıyor…
O zaman ne yapacaksınız?
…
Mevlana’ya sormuşlar:
“O kadar okur, o kadar yazarsın. Peki ne bilirsin?
Mevlana cevap vermiş:
“Haddimi bilirim!”
…