Kıbrıs’ta Türkler ve Rumlar arasında devam eden müzakerelerin duvara toslayacağı tarih yaklaştıkça bir yerlerden basılan düğme ile her taraf “barış hemen şimdi” ve bu benzeri bilinen sloganlarla “çözümsüzlük isteyenlere” karşı bir hareketlilik başladı. Bir defa düğmeye basanın anen Annan planı döneminde olduğu gibi Kıbrıs dışından bir güç veya daha doğrusu güçler olduğu kesin. Dikkat edin içimizdeki slogancıların seslerinin yükselmesi ile BM Kıbrıs özel temsilcisi Alexander Downer’in KKTC içerisinde sadece bu gibi sloganlara hapsolan guruplarla görüşmesi ve tamamen etik dışı ve BM’nin kredibilesini zedeleyecek bir şey olmasına rağmen bu slogancılara “ateş serbest” emrini vermesi zamanlama olarak örtüşüyor.

Benim aslında garip bulduğum bu bahsettiğim bildik sloganları devamlı tekrarlamazsanız veya kayıtsız şartsız Rum egemenliği altına girmek istemezseniz neden hemen “statükocu” veya “çözüm karşıtı” ilan edilmenizdir. Bu arkadaşların her dediğini ezberleyip tekrarlamazsanız ve kendi beyninizi kulanmaya ve görüş üretmeye kalkarsanız tu kaka! Halbuki hedef bir çözüme ulaşmaksa değişik fikierler üretmek ve en önemlisi seçeneklerimizi açık tutmak gereklidir. Birleşmek de bir çözüm alarak görünebilir ayrılmak da. Önemli olan bu başlıkların altının nasıl doldurulduğudur. Çözümden sadece bir cümle anlıyorsanız ve bunun dışında görünen her kişiye saldırırsanız bu sizin argümanınızı daha iyi göstermez.

Peki “barış hemen şimdi”cilerin tüm KKTC halkını sürüklemek istedikleri bir macera olan önümüzdeki olası anlaşmaya bir bakalım. Şu ana kadar Rum tarafının isteklerinin bazıları şöyle:

1.      Taşınmaz mallar 1974 öncesisahibinin olacak ve son söz söyleme yetkisi bu şahsın olacak

2.      Malın şu anda kullanan mahkemeye giderek neden maldan vazgeçmeyeceğini anlatacak ve konu mahkemeler tarafından sonuçlandıracak.

3.      100 bin Rum şu anda KKTC sınırları içerisinde olan bölgeye dönecek

4.      Güzelyurt, Karpaz ve Mesarya Rumlara verilecek

5.      Türk nüfus Rum nüfusuna oranla %25 oranında olacak

6.      Garantör hakları ortadan kalkacak

7.      Türk askeri adadan çekilecek

8.      Kuzey devletinde yaşayan 100 bin Ruma da seçme ve seçilme hakkı verilecek

9.      Eğer dönüşümlü başkanlık olacaksa seçimde çapraz oy geçerli olacak ve Kıbrıslı Türklerin seçeceği kişinin Kıbrıslı Rumların da oyuna baş vurması ve bu oy şeçimi %20 oranında etkileyecek (ayni şey Rum aday için de geçerli)

 Yukarıda listeye aldığım Rumların istediklerinden sadece bazılarıdır. Şimdi bu listeyi okuduktan sonra nasıl bu anlaşmaya evet deyip gönül rahatlığıyla imzalayabiliriz? Bu Kıbrıs Türkünün tamamen Rum egemenliği altına girmesini ve kurulan devletinden vazgeçip Kıbrıs’ta bir azınlık olarak yaşamasını getirecektir.

 Çapraz oy konusunda bir süredir devamlı yazıp uyarıyorum. Son günlerde 2. Cumhurbaşkanı Talat da bu konuya önem gösterip kendi görüşünü yansıtmaya çalışıyor. Tabi kendisi çapraz oyun mimarı olarak bunun şahane bir şey olduğunu yazıp söylüyor ama halkımız detayları öğrendikçe çapraz oydan nasıl kaçılabileceğin hesaplarını yapıyor. Bir başka yazıda bu konuyu detayıyla irdeleriz çünkü ortaya çıkan bazı gelişmeleri size aktarmak iştiyorum.

 Bildiğiniz gibi Mart ayının sonunda Kıbıs müzakerelerinin durumu hakkında BM raporu yayınlanacak ve müzakerelerin devamı veya kesilmesi, çok taraflı konferansa gidilip gidilmemesi veya artık fedaral bir çözüm yerine iki devlet tabanında bir çözümün tarışılmasına geçilmesi bu raporun içeriğinden çıkacak sonuçlarla belli olacak.  Tam bu bağlamda önce Türkiye Cumhuriyeti AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’ın Wall Street Journal gazetesine verdiği demeçte Türkiye’nin sabrının artık azaldığını söylemesi ve ayni anda Türkiye Cumhurbaşkanı Gül’ün Cumhurbaşkanı Eroğlu, müzakere ekibini ve KKTC Dışişleri Bakanı Hüseyin Özgürgün’ü Türkiye’ye davet etmesi pek de raslantı olarak görülmemelidir. Yarın gerçekleşecek bu toplantıdan ne çıkacağı bizim için hayati değer taşıyor olabilir. Önümüzdeki birkaç hafta çok hareketli geçeceğe benziyor...