Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti o kadar küçük bir yer olmasına rağmen nedense biz Kıbrıslı Türkler kendimizi dünyanın merkezi gibi kabul eder, tüm dünyanın gözlerinin de üzerimizde olduğuna inanırız. Epey bir zamandır işim gereği haftanın belirli günlerini Türkiye’de geçirmekteyim. Size rahatlıkla söyleyebilirim ki bırakın diğer ülkeleri Anavatan Türkiye’de bile Kıbrıs veya Kıbrıslı Türkler ile ilgili yanlış bilgilendirme vardır. Bunun birincil suçu da biz Kıbrıslı Türklerinindir. Biz kendimizi Türk ulusuna bile anlatamamışız sonra da tüm dünyanın bizi tanımasını, anlamasını ve davamıza hak vermesini bekliyoruz.

Türkiye medyası KKTC ve Kıbrıslı Türklere karşı zaman zaman haksızca ve karalayıcı yayınlar yapmaktadır ama bizler de bunu durdurmak veya ters çevirebilmek için ne yapıyoruz diye kendi kendimize sormalıyız.

Yaklaşık iki hafta çnce İsmet Berkan’ın Hürriyet gazetesinde yayınlanan bir makalesi vardı örneğin.  Başlığı bile “Kıbrıs’ın öde öde bitmeyen bedeli” diye korkunç bir cümle idi. Berkan kalkıp Türkiye’deki PKK terörünün bile Kıbrıs’ta 1974’te yapılan Barış harekatından kaynaklandığını yazmış. Berkana göre Türkiye Kıbrıs’a çıkarma yapmayıp Kıbrıs Türkünü ölüme terketseydi Türk dostu olan (!) Yunanlılar PKK’lıları eğitmezlerdi ve Türkiye’de de terör olmazdı. Daha da ileriye giderek 12 Eylül darbesinin de Kıbrıs Türkünün suçu olduğunu ve biz eğer1974’te kurtarılmasaydık 12 Eylül darbesi de olmayacaktı diye görüş belirtiyor.

Bu nasıl mantıktır, nasıl tarih bilgisidir anlayamıyorum ama adam Türkiye’nin en önde gazetelerinden birinde hem de her zaman Kıbrıs Türkünün yanında olan Sedat Simavi’nin başlattığı Hürriyet’te bunu yazmış. Tabi ki bu görüşte olmaya ve bunu da yazabilme hakkına sahiptir ancak keşke o gazeteye layık bir şekilde revizyonist tarihçilik değil gerçekler üzerine inşa edilen bir yazı yazsaydı.

Peki biz Kıbrıslı Türkler bu yazı yazıldıktan sonra ne yaptık? Tom Jones KKTC’de sahne alacak diye Rumlar ortalığı yangına verdiler. Bunu engellemek için neler neler yaptılar. Biz Türkiye’deki kamuoyunu ve basını bile doğru bilgilendirmekten acizmiyiz? Peki neden devlet mekanizmamız ve bunun içerisinde Tanıtma Dairemiz vardır? Broşür bastırmak için mi?

Bizim bundan çıkarmamız gereken ders de eğer bir avuç Kıbrıs Türkü olarak KKTC’yi ileriye götüreceksek, buna önce Türkiye kamuoyunu doğru bilgilendirerek veya bir diğer deyişle önce Türkiye’de sonra da diğer ülkelerde lobi faliyetlerini başarmamız gerekmektedir. Bu da sanıldığı kadar zor bir şey değildir. Neticede doğruyu söylemekten bahsediyoruz. Önemli olan bunu yapacak vizyona ve heyecana sahip olmamızdır. Tabi bunun yapılacağını söyleyip hayata geçirecek bir yönetime de sahip olmamız gerekmektedir...

***

LTB’de tehlikeli “tatil”

Bakanlar kurulunun önceki gün aldığı kararla Lefkoşa Türk Belediyesi Başkanı Cemal Bulutoğlunu ve Belediye Meclisi üyelerini “zorunlu tatile” çıkarması çok tehlikeli sularda seyehat eden bir gemiye benzemektedir. Bu karar, her ne kadar iyi niyetle alınmış olasılığı da olsa, kesin bir anayasa ihlalidir. Eğer her hükümet eden istediğinde halk tarafından seçilmiş kişileri “zorunlu izine” çıkarabilecekse ülkemizde demokrasiden sçz edilemez. Hükümetin aldığı bu karar çok kötü bir emsal teşkil etmektedir ve ileride daha da kötü sonuçlara yol açabilir. Lefkoşa Belediyesinde işlerin korkunç bir boyutta olduğunu hepimiz kabul etmekle beraber,  yasalara ve en önemlisi de anayasamıza uymak zorunda olduğumuz için bir hukluk devletinde yaşamaktayız. Bu ortadan kalktığı anda ülkemiz de kaosa doğru sürüklenme tehlikesi işle karşı karşıya kalır. Bu kararın tekrar gözden geçirilip yasalara uyularak çözümler üretilmesi gerekmektedir.