Son “cemre” de düştükten sonra cehennemi sıcaklara geçişi sağlayacak olan kısacık Bahar artık çok yakın…
Baharın insanın “kanını kaynatan” ve canlandırıcı özelliği ise;
Her şeyin anormal olduğu bu ülkede yeniden bir takım sosyal sıkıntıların yaşanacağı sinyallerini de şimdiden vermeye başladı…
Gerçi emniyet güçlerimizin son dönemlerdeki başarılı performansıyla, “kanun ve nizam hâkimiyeti” konusunda umut verici birtakım gelişmeler sağlanıyor sağlanmasına da…
Maalesef “sivil otorite”nin “kanun ve nizam hâkimiyeti” duyarlılığı(!) hala daha bir aşiret, bir kabile yönetimi zihniyetini aşamıyor.
Sosyal yaşamı tehdit eden marjinal, kendinden geçmiş ve ancak “cangıl” ortamına uygun davranış biçimleri sergileyen bir kesim;
Yine azgınca yollara, sokaklara taşmaya başladı.
Kar sonrası güneşin yüzünü iyice gösterdiği hafta sonunda, ilk tehditler de hissedilmeye başlandı.
* * *
Güneydoğu Asya ve Pasifik kıyılarının felaketi “Tsunami” ise;
Kuzey Kıbrıs’ın felaketi de “Trafik” dehşeti…
Hadi, deprem ve “Tsunami” denilen felaketler önü alınamaz doğa olaylarıdır diyelim…
Lakin ülkemizdeki trafik çılgınlığı ve terörünün can almasını engellemek, “bu konuyla ilgili olduğu söylenen yetkililerin” tamamen elinde olan bir hadise…
Ve fakat 35 yıldır bu konuda hiçbir adım atılmıyor, özellikle “sivil otorite”, devamlı olarak ikaz edilmesine rağmen;
Yollarda hayatlarını yitiren insanlarımızın hak ve hukuku yerine;
Adeta trafikteki “kazalardan”, daha doğrusu dehşetten rant sağlayan çıkar şebekelerinin “kanlı lobilerinin” iştahlarını tatmin etme doğrultusunda şekilleniyor bu ülkedeki “trafik rejimini”…
Siyasi rejimin genel karakterine uygun biçimde, insan odaklı olmayan bir “trafik rejimiyle” karşı karşıyayız açıkçası…
Dolayısıyla insanlarımızın yollarda kaybedilmesini önleme yolunda insan odaklı olmayan rejimin iktidarları da kıllarını kıpırdatmıyorlar.
“Rejimin trafikteki ölümlü kazalardan rant elde eden çıkar odakları kazançlarını kaybedeceklerine, varsın insanlar hayatlarını kaybetsin” türünden bir yönetim(!) zihniyetidir bu…
Böylece toplum da kaybetmeye devam ediyor.
* * *
Sadece Cumartesi günü Girne’den Lefkoşa’ya arabamla hareket ettiğim andan itibaren trafikte terör yaratan pek çok gruba rastladım.
Girne içinde birkaç motosikletli grup, yoğun kent içi birkaç caddede yarış yaparlarken;
Girne-Lefkoşa yolunda bu gruplardan çok daha fazlasına yine yarış halinde ve inanılmaz süratle seyrederlerken tanık oldum. Üstelik “ralli donanımlı” ve ancak yarış pistlerindeki motor gücüne sahip arabalar da aynı yolda, güneşli havada aileleriyle gezintiye çıkan pek çok vatandaşımızı ölümle tehdit edecek biçimde sürat denemeleri yapmaktaydılar.
Lefkoşa’ya vardığımda ise durum çok daha vahimdi.
Başkentin “seyran yeri” diye ünlenen pek çok güzergâhının, başında, sonunda, ortasında öbek öbek motorlular… O kalabalık caddelerde çıkacakları yarış için arabalarının motorlarını büyük bir gürültüyle çalıştırıp “son hazırlıklarını” tamamlayan birtakım gençlik grupları…
Olacak şey değil… İnsan hayatını hiçe sayan bir şebekeleşme…
Şimdi bazı çatlak sesleri duyar gibi oluyorum bunları yazmakla:
“E napsınlar, gençtirler, Bahar geldi, kanları kaynadı, adı üstünde delikanlı bunlar, biraz hoş görmek lazım”…
Öyle mi? Gitsinler bunları evlatlarını trafik terörüne kurban veren anne-babalara anlatsınlar bakalım bir de…
İşte başımıza ne geliyorsa, böylesi sorumsuz yaklaşımlardan geliyor. “Kanları, kaynamış, hoş görmek lazımmış”…
Vay vay vay… Birilerinin kanı kaynadı diye, suçsuz günahsız başka birilerinin kanı aksın yollara öyle mi? Hangi kitap yazar bunu, hangi akıl izan sahibi bu tür bir mazerete sığınabilir?
Ama işte bu anormal ülkede bu tür mazeretler de üretiliyor.
Siyasi otorite ise, zerre kadar duyarlılık gösterip, emniyet birimlerinin performansına katılmıyor, destek vermiyor. Dahası mevcut caydırıcı olmayan kural ve yasaların uygulanmasına bile, “torpil” mekanizmalarıyla engel olmaya çalışıyorlar.
* * *
Bahar’la birlikte gelen ve sosyal yaşamı tehdit etmeye başlayan başta trafik olmak üzere, marjinal, çivisi çıkmış ve vatandaşları huzursuz eden her tür “aktivitenin” çok iyi denetlenmesi gereken bir döneme giriyoruz.
İlçe Emniyet Kurulları derhal toplanarak, “kanun ve nizam hâkimiyeti” konusunda çok ciddi asayiş önlemlerini gündeme getirmelidirler.
Yarın bir felaket yaşanırsa, “uyarmadılar” demesin sonra kimse…