Kuzey Kıbrıs, 30 yıl önce çok daha temiz bir yerdi...

   Bahçeli, bol çiçekli, ferah evleri vardı...

   Yollarda, sokaklarda inşaat atıkları yoktu...

   Ormanlarımız, yeşil piknik alanlarımız, akan derelerimiz vardı...

   Yağışın en fazla olduğu dönemlerde dahi sel felaketi yaşanmaz, insanlar su altında kalmazdı...

   Otuz yıl öncesinde yağmur drenaj kanalları belki daha azdı, ama hepsi çalışırdı...

   Musluklardan akan sular içilebilirdi...

   Denizlerimiz daha temizdi...

   Sebzelerimiz hormonsuz yetiştirilirdi...

   Kalp ve kanser hastalıkları yok denecek kadar azdı...

   Kamu hizmetinde verimlilik vardı...

   Beş karış sakallı memurlar, veznede ciklet çiğneyen bayanlar yoktu...

   Memurlar güler yüzlüydü...

   Halkın derdine çare bulmak için çaba sarfederlerdi...

   Polis sayısı parmakla gösterilecek kadar azdı...

   Buna karşın, akşamları sokakları dolaşan ve kötü niyetlilere korku veren ‘devriye ekipleri’ vardı...

   Ortaokulu ve liseyi bitiren gençler çok iyi İngilizce konuşurdu...

   Yılda bir kez cinayet işlenmezdi...

   İnsanlar uyurken pencereler açık, kapılar kilitsizdi...

   Örnekleri daha da çoğaltmak mümkün...

   Ama bu kadarla sınırlı kalmak yeterlidir...

   Bir de bugün yaşadıklarımıza bakınız...

   Otuz yıl önceki devlet ciddiyeti, hizmet anlayışı, verimlilik ve kalite yoksa, bunun ana nedeni siyasetin yozlaşmasıdır...

   Siyaset yerin dibine girdikçe, ülkede tüm hizmetler geriye gitti...

   En basit konularda dahi vatandaşa yardımcı olunamıyorsa, siyasetin sorgulanması ve yeniden yapılanma için bir sürecin başlatılması gerekiyor...

   Siyasetin bugünkü görünümü, diz çökmüş, emekleyen deveden farksızdır...

   Sürünerek yol alınamaz ki!..