Kıbrıs’ta “çözüm” arayan taraflar ne de çabuk gaza geliyorlarmış böyle? Az daha gayret etseler işi sıcak çatışmaya kadar vardıracaklar.

 

Tarafların amacı gerçekten “barış” olsa, adanın çevresini saran petrol ve doğal gaz yataklarını herhalde bu şekilde kavga nedeni yapmazlardı. Tam tersine bu yeni durumu, yerleşik pozisyonların esnetilmesi için vesile sayarlardı.

 

Son dönemde patlayan doğal gaz krizi Kıbrıs’ta yürütülmekte olan müzakerelerin koca bir yalan olduğunu bir kez daha apaçık şekilde ortaya çıkardı. Bu yalan elbette sadece şimdiki müzakerecilere mal edilemez.

 

“Çözüm istiyoruz” diyerek masaya oturmak ama yakınlaşmaya yarayabilecek her fırsatı krize dönüştürmek, gelmiş geçmiş müzakere heyetlerinin en büyük ustalığı… Türk’ü Rum’u fark etmiyor… Eskisi ve yenisi de... Hepsinde gaza gelmek için doğal bir yatkınlık var.

 

“Barış adası” yapılacak bir yerde, İsrail gibi bölgenin ve dünyanın en hırçın devletinin ne işi var Allah aşkına? İsrail ile devletlerarası anlaşma yaparak Amerikalı firmaları denizlere buyur etmek akıl işi değil. Fakat bu duruma “asarım keserim” diye karşılık vermek de pek barışçıl sayılmaz.

 

Çevremiz zaten yanıp kavruluyor. Ne Türkiye’nin tadı var ne Yunanistan’ın. Ortadoğu hepten karışık. Ekonomik buhran, iç çatışma ve savaşlar yüzünden bölgenin huzuru çoktan kaçtı. Peki biz neyin peşindeyiz? Denizin dibindeki, üstelik henüz olup olmadığı bile şüpheli gaz yüzünden harbe mi gireceğiz? Neler oluyor böyle? Ne oldu da herkes birden bire gaza geldi?

Şu hale bakın… Taraflar çıkıp da “bilimsel araştırmalara göre adamızın etrafında doğal kaynaklar var. Bir türlü ilerleme kaydedemediğimiz donuk ve anlamsız müzakere başlıklarını görüşmeye ara verip, bu kaynakları ortaklaşa nasıl değerlendireceğimize yoğunlaşalım. Hatta kazıları beraberce yapalım” diyeceklerine birbirlerine girdiler.

 

Beraber kazmak çok mu duygusal bir beklenti? Evet duygusal. Ama zaten “barış” duygusal bir amaç değil midir? Soğuk bir diplomasi ya da stratejik bir müzakere, iki toplumu gerçekten yakınlaştırabilir mi? Bunca yıldan ve son krize benzer yığınla tecrübeden sonra hâlâ daha bu yalana kanan kaldı mı ki?

 

En iyisi birbirimizi daha fazla kandırmamak... Bizler bu adada beraberce yaşayabilecek etkileşimden yoksunuz. Her fırsatı felakete dönüştürüyoruz. Birbirimize karşı hemen gaza geliyoruz.

 

Çoğu zaman başkaları işimize burnunu sokuyor diye feveran ederiz ama en olmadık zamanlarda en olmayacak manevralarla “dış mihrak”ı başımıza musallat ederiz.

Kıbrıs’ta bugünün tarihi sataşmayla, tehditle ve itiş kakışla yazılıyor. Yarını, “müzakerecilik” oyunu sırasında söylenen sahte sözler değil işte bu tarih kuracak.  

 

Kıbrıs’ın yeraltında doğal gaz var mı bilinmez. Ama üstünde olduğu muhakkak. Bu gaz gitmedikçe, adaya huzur gelmeyecek...