Bugünkü yazımızın başlığı “Para-Gözler ve Gara-Gözler” olacaktı ama sayımdanmıdır nedir hafta sonu rehaveti ve bolca mangal keyfi yüzünden o yazıyı başka güne bıraktık.

 

 

***

Son günlerde okullarda grevler yine başladı.

Ucunu tutabilene, yakalayabilene aşk olsun.

***

Ne gariptir ki bu kez öğrenci velileri “öğretmenler”den daha ateşli eylemci.

En enterasasnı ise ilkokul 4üncü sınıf çocukların “yazdığı eylem bildirileri”.

Her grev yerinden ajanslara düşen fotoğraflarda öğrenciler ve veliler en önde.

***

Anlaşılan öğretmen sendikaları yanlarına bu kez hem velileri hem de öğrencileri almış.

Grev nedenleri ise okullarda bir türlü tamamlanamayn öğretmen eksiklikleri.

***

Okullar açılalı 3 ayı geçmiş, neredeyse 1 ay sonra okullar yarı yıl tatiline girecek.

Her taraftan grev ve eylem haberleri gelmeye devam ediyor.

***

Eğitim Bakanlığı işleri savsaklamış anlaşılan koca yaz.

Kıbrıs’ın yazı güzeldir. Yanında rakı, hellim karpuz’da varsa uff deymeyin keyfe artık.

Keyif bitmiş ancak, okullar yarım yamalak açılmış.

***

Ancak Eğitim  bakanlığı sorunları çözmek için son yüzyılın dahiyane formülünü üretmiş.

Eksik öğretmenin yerine, grev olmayan okuldan al başka öğretmen gönder.

Taa ki o okulda da grev başlasın da allah kerim.

***

Bak, Bakanlık n’apmış?

Hademe sorunu ile ilgili,

Karakum Anaokulu'ndaki hademe sorununu, Girne Maarif Anaokulu'ndan hademe göndererek çözmek isteyen Eğitim Bakanlığı, bu sefer de Girne Maarif Anaokulunu hademesiz bırakmış.

***
E, peki öğretmen sorununu nasıl halletmiş,

Şht. Mustafa Kurtuluş İlkokulunun öğretmenini de İskele Maarif Anaokulu'na gönderen Eğitim Bakanlığı, bu sefer de  Şht.Mustafa Kurtuluş'taki öğrencileri öğretmensiz bırakmış.

***

Hafta sonu yapılan sayıma değinmezsek elbette olmazdı bu yazımızda.

Şu Dingo’nun ahırı meselesi ile ilgili, duayen Gazeteci Çetin Altan'dan bir alıntı yapalım,

***

Unutulmuş eski halk deyimlerinden bazıları, hâlâ çarpıyor kulaklara.
Bunlardan biri de:
-Dingo’nun ahırı mı burası, ortalık Dingo’nun ahırına döndü...
* * *
Nerdeyse 100 yıl önceye kadar atlı tramvaylar vardı İstanbul’da.
Tramvayları çeken atlar, özellikle Beyoğlu’na ve Taksim’e çıkarken yorulurlardı.
* * *
Taksim’in az ötesinden Fındıklı’ya inen yollardan birinin başında, yorulan tramvay atlarının değiştirildiği bir ahır vardı. O ahırın sahibi Dingo atlı bir Rum’du.
* * *
Dingo’nun ahırında, bin bir ayak bir yerdeydi.
Bir yığın tramvay sürücüsü, yorgun atları bırakıp, dinlenmiş atları almaya gelirlerdi.
Bir yığın at arasında, sürücülerin de:
-Onlar seninkiler değil, benimkiler...
-Hayır benimkiler...
tartışmaları çıkardı.
* * *
Her gün sabahtan gece yarılarına kadar süren, bitmeyen belalı bir kargaşa yaşanırdı Dingo’nun ahırında.

***

Şu Dingo’nun ahırına ne kadar da benziyor değil mi bu güzelim  ülke?