Öyle horozlar vardır ki, öttükleri için güneşin doğduğunu sanırlar”…

Alın bu sözü, memleketin neresine koyarsanız koyun…

Henri Dunant söylemiş bunu… Kim mi bu adam!...

Cenevreli… 1859 yılında İtalya’daki Solferino Savaşı sonrası bir iş gezisi sırasında tanık olduğu sefalet ve dramı, "a memory of solferino" ismiyle kitaplaştırmış bir işadamı…. Bu kitap daha sonra Kızıl Haç'ın kurulmasına esin kaynağı olduğu gibi, meşhur Cenevre Sözleşmeleri’nin de imzalanmasına neden olmuş…

Uluslararası alanda çocukların korunmasına yönelik yapılan ilk Çocuk Hakları Bildirgesi de burada imzalanmış…

Rusya ile Gürcistan arasında ayrılıkçı Güney Osetya ve Abhazya bölgelerinin kontrolü için çıkan savaştan üç yıl sonra, iki ülke yetkililerini 17 kez biraraya getiren görüşmeler de hala Cenevre’de sürüyor…

Ayrıca Cenevre’de, kısa adı CERN olan merkezde, atom altı parçacıkları, hızlandırıp hızlandırıp çarpıştırıyor, sonra da “nasıl çarpışıyorlarmış” diye de izliyorlarmış… Hani şu dünyayı oluşturan meşhur “büyük patlama” deneyi işte bu merkezde yapılıyormuş…

Neyse biz konumuza dönelim… Neredeyse son yarım asırlık sürede defalarca Cenevre’nin yollarını aşındırdık… 1974’de imzalanan Cenevre Anlaşması dışında ortak bir imza aşamasına hiç gelinemedi… Defalarca üçlü görüşmelerde de mekan olarak kullanıldı, ancak yine bir arpa boyu yol alınamadı Cenevre’de…

Derdine çare bulmak isteyen, hatta dünyanın nasıl oluştuğu bile kanıtlanan Cenevre’de, iş Kıbrıs’a gelince her nedense bir türlü bulunamadı “çözümün sırrı”… Ya da hala biz bilemiyoruz oyunun kuralını ve bu işin nerede biteceğini… Bu nedenle de “bu işin” ne zaman sonlanacağını hala kestiremiyoruz…

Ömründe hiç teravih namazı kılmamış olan bir çoban, koyunlarıyla bir gün caminin önünden geçerken, adamın birisi seslenivermiş:

-A Hacı! Namaz vakti nereye gidiyorsun? Sen yoksa Müslüman değil misin? demiş…

Çoban, çaresizlik içinde diyecek bir şey bulamamış ve, "Bari şu namazı kılıvereyim de öyle gideyim" diyerek camiye girmiş.

Çoban camiye girmiş girmesine de aklı da dışarıda, koyunlarında kalmış... Üç beş rekat namaz kılmış, bakmış namazın biteceği yok, dışarıya bir koşu çıkıp oğluna seslenmiş :

-Oğlum, hayvanlara mukayyit ol. İmamla iş inada bindi, ne zaman çıkacağım belli olmaz…