Gün kadınlarındı ve KKTC genelinde büyük bir heyecan vardı...
Binlerce kadına güller, karanfiller dağıtıldı...
Çok sayıda örgüt; bildiri yayınlayarak kadınların önemini anlatmaya çalıştı...
Şiddetin arttığına dikkat çekilerek yasal önlemler istendi...
Lokantaların birçoğu, özel etkinlikler nedeniyle doldu, taştı...
Bunların hepsi güzel şeyler...
Ama sadece yapılması gerekenlerin bir kısmı yapıldı...
Esas sorun da hiç kimsenin bu ülkede gerçeklerin üzerine gitmemesi değil mi?..
Özellikle köylerde yaşayan ve yıllarca yeni bir hırka giyemeyen insanlar var...
Genç yaşlarda 5-10 çocuk doğuran...
Henüz 45-50 yaşında iken 10-15 torun sahibi olan...
Ve onlara bakma mecburiyetinden dolayı özel yaşamın ne olduğunu bilmeyen...
Hayatında bir kez olsun lokantaya, ya da sinemaya gitmeyen insanlar var...
Ve daha da önemlisine geliyorum...
Soğuk kış gecelerinde öksürmekten boğulma korkusu yaşadığı halde ilaç alamayan nice anneler, nineler vardır...
Onları düşünen, sorunlarıyla ilgilenen, ilacını satın almayı düşünen var mıdır?..
Özellikle siyasilerde ve toplumun kültürlü kesiminde değişmeyen bir gelenek vardır...
Kadına sevgisini ve ne kadar değer verdiğini, çiçek göndermek veya bir yemeğe götürmekle gösteriyorlar...
Birçoğumuz bu takıntı ile doğru yolda olduğumuzu düşünüyoruz...
Ama yanılıyoruz...
Çiçek gönderseniz de, yemeğe götürseniz de o kadın kendisine ne kadar değer verdiğinizi isterse anlar, istemezse bunu ‘bir zorunluluk’ olarak görür...
O kadar da değerinin olduğunu söyler...
Veya sizden daha başka jestler bekler...
Halbuki kaldırın başınızı yukarılara...
Yürüyün ara sokaklara...
Çalın kapılarını o kimsesiz, yardıma muhtaç insanların...
Verin öksürük şurubunu, ağrılarını geçirecek hapları...
Açın buzdolabını; ısıtıp, içebileceği bir sütü, ya da bir dilim peyniri var mıdır?..
Bırakın şov yapmayı...
Ana caddelerde karanfil, gül dağıtmayı...
O caddelerden geçemeyen...
Lokantanın yolunu bilmeyen nice analar, nineler vardır...
Açın perdeyi artık...
Gazetelerin renkli sayfalarına giremeyen kadınların yüzünü de görün...