Ortadoğu’dan sürekli katliam haberleri geliyor...

   Milyonlarca insan uzun yıllardan beri hep ölüm korkusu altında yaşıyor...
   Savaşlar sona ermediği için ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda ilerleme sağlanamıyor...
   Diktatör liderlerin servetleri büyürken, sıradan vatandaşlar açlık ve sefalet içinde yaşıyor...
   İsrail; Suriye ve İran için ‘en büyük’ düşmandır...
   Ve bu düşmanla, “asla barış yapılamaz” diyorlar!..
   Uzun yıllar Türkiye ile Yunanistan ilişkileri de hep ‘düşmanlık’ üzerine yürütüldü...
   Özellikle 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sonrasında ilişkiler daha da gerildi...
   Peki doğru olan nedir?..
   NATO üyesi iki ülkenin ‘düşman’ olması ve sürekli ‘çatışma ortamında’ yaşaması mıdır?..
   Yoksa; değişen dünya koşullarını dikkate alarak, komşuluk ilişkilerini geliştirmek ve zaman içerisinde düşmanlık duygularını terk ederek, dostluğa dönüştürmek midir?..
   Birkaç kötü örnek sunduktan sonra “Rum hiçbir zaman değişmez” görüşünde olanlar vardır...
   Sonrasında iyi huylu, samimi ve sevimli bir arkadaş edindiklerinde “yok canım içlerinde iyileri de vardır” diyebiliyorlar...
   Tekrar soruyorum:
   Doğru olan nedir?..
   Türkiye ve Yunanistan arasında sürekli gerginlik mi?..
   Yoksa iyi komşuluk ilişkileri mi?..
   Elbette doğru olan ikinci seçenektir...
   Karşılıklı geçişlerin devam etmekte olduğunu da dikkate alarak, kendi kendimize sormalıyız:
   “Silahlanmaya devam ederek, sürekli ateşkes ortamında yaşamak mı istiyoruz, yoksa kalıcı bir anlaşma ile yeniden ortaklık ilişkisine girmek mi?..”
   Kıbrıslı Türklerin ezici bir çoğunluğu kalıcı bir çözümden yanadır...
   Türkiye’nin şimdiki hükümeti de, Kıbrıs’ta kalıcı bir anlaşma olabilmesi için her zaman, Yunanistan’dan ve Kıbrıslı Rumlardan bir adım öndedir...
   Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Yunanistan’ın eski başbakanlarından Karamanlis ve Papandreu’yu, Kıbrıs sorununun çözümü konusunda çok cesaretlendirdi...
   Annan Planı’nın kabul edilmesi için ikisinden de destek istedi...
   Ama başaramadı...
   Şimdi de Yuanistan’ın yeni Başbakanı Samaras ile görüşüyor...
   Son bir ay içinde Samaras ile iki kez görüşme yaptı...
   “Yarım asırlık Kıbrıs sorununun tarihe gömülmesi için anavatanlar olarak güçlü irademizi ortaya koyalım” dedi...
   Samaras ise, Birleşmiş Milletler kararların uygulanması halinde Kıbrıs sorununun çözülebileceğini iddia etti...
   Birleşmiş Milletler kararları nedir?..
   Türk askerinin kayıtsız şartsız adadan çekilmesi, ‘yerleşiklerin’ geri gönderilmesi, tüm göçmenlerin evlerine geri dönmesi...
   Samaras’ın istediği budur...
   Ama BM’nin bu kararları yıllardır uygulanmıyor...
   Çünkü; Türk askerinin adadan çekilmesi ve herkesin evine dönmesi halinde Kıbrıs sorunu çözülmüş sayılmıyor...
   İki toplumun yeni bir devlet çatısı altında birleşmesi öncesinde, Türkiye’nin, Kıbrıs’tan çekilmesini beklemek hayalcilikten öte birşey değildir...
   O nedenle Samaras’ın da gerçekler üzerinde durması gerekir...
   Sayın Erdoğan’ın dediği gibi yarım asırlık Kıbrıs sorununun tarihe gömülmesini ve bu güzel adaya barışın gelmesini hepimiz istiyoruz...
   Unutulmasın ki; 2004 yılında pistin ortasında tek başımıza bırakıldık...
   Bu kez aynı durumla karşılaşmak istemiyoruz...
   Birlikte dans edebilme cesaretini gösterebilmeliyiz...