Türkiye Başbakanı Erdoğan, Kıbrıs’tan da sorumlu Başbakan Yardımcısı olarak Beşir Atalay’ı atadı.

Hükümetin Kıbrıs politikası elbette ilgili bakanın tek başına belirleyeceği bir politika olmayacak. Türkiye’nin Kıbrıs’a yaklaşımını esas olarak Erdoğan’ın kendisi belirleyecek. Fakat bu durum, bakanın politik ve kişisel kimliğinin, uygulanacak politikaya hiçbir etkisinin olmayacağı manasına gelmiyor.

Örneğin Türk-İslam sentezcisi, otoriter tutumlu Cemil Çiçek’in döneminde, Kıbrıslılarla empatiden uzak, duygusuz, emir-komutacı ve köşeli bir ilişki tesis edilmişti. Çiçek belli ki ne Kıbrıs’ı ne de Kıbrıslıları sevmişti. Burayı terbiye edilecek bir yer olarak gördü ve buna uygun bir siyaset güttü.

Peki yeni bakan Atalay acaba nasıl bir yol izleyecek? Bunu şimdiden kestirmek kolay değil. Ama öngörü için bazı ipuçlarına sahibiz.

Beşir Atalay, geçen hükümette İçişleri Bakanı olarak görev yapıyordu. Bu koltukta oturanlar daima polis teşkilatından kaynaklanan işkence ve derin örgütlenme suçlamalarına muhatap oldular.

Fakat Atalay’ın, farklı bir İçişleri Bakanı olduğu söylenebilir. Asık suratlı, öfkeli ve otoriter bir izlenim yaratmadı. Hatta Kürt meselesinde uzlaşmacı rolü genellikle o üstlendi. “Açılım”la en çok özdeşleşen isim de onunkiydi.

Buraya kadar sorun yok... Ama geçmişi biraz daha karıştırdığımızda önümüze pek hayra yorulamayacak bazı bilgiler çıkıyor.

Beşir Atalay politikaya girmeden önce Kırıkkale Üniversitesi Rektörüydü. Fakat zamanın YÖK yönetimi tarafından istifaya zorlanmıştı. YÖK’e göre, Atalay üniversiteyi irticai faaliyetlerin odağına dönüştürmüştü.

Hatta dönemin YÖK Başkanı Kemal Gürüz, Atalay’ın makamında cüppe ve sarıkla oturduğunu öne sürüyordu.

Beşir Atalay, yıllar sonra milletvekili olduğunda önce Gül, ardından Erdoğan tarafından Milli Eğitim Bakanı yapılmak istense de, dönemin Cumhurbaşkanı Sezer’den iki kez veto yedi.

Gürüz ile Sezer, dini inanç sahiplerine abartılı kuşkuyla ve düşmanca yaklaşan iki isimdi. Dolayısıyla Atalay’la ilgili tasarruflarının nesnellikten uzak olma ihtimali yok değil.

Zaten Atalay’ın dindarlığı Kıbrıslılar için tek başına bir tehdit olarak algılanamaz. Ama bu “dinciliğe”, son zamanlarda moda olduğu gibi “kinciliği” ekliyorsa, işin rengi değişir.

Politik psikoloji uzmanı Kıbrıslı Vamık Volkan, bir süre önce şok bir ifşaatta bulunmuştu. Görüştüğü bir Türkiyeli siyaset adamı Volkan’a, “Kıbrıslılar tembel ve dinsiz; Kıbrıs’a daha çok imam göndermeliyiz” demişti.

Volkan bunu söyleyenin ismini açıklamadı fakat, üslup herkesin aklına Cemil Çiçek’i getirdi. Oysa Volkan’ın görüşme tarihlerini mercek altına alan bazı kaynaklar, bu ismin Çiçek değil Beşir Atalay olduğunu düşünüyor. Bu görüşün, Volkan’ın internet sayfasında alıntılanması bu ihtimali güçlendiriyor.

Umalım ki Atalay, İçişleri Bakanı olduğu dönemde göründüğü kadar ılıman ve sevecen; adı gibi “beşir” olsun... Yok eğer ‘kinci bir dinci’ gibi davranacaksa işte o vakit yandık…

- - - - - -