Bizler “uluslararası toplum”un baskısı ve daha doğrusu şirin bir şey gibi göstermek için ismine izolasyon dedikleri, gerçekte ambargo olan tokatlarının zoruyla müzakere masasında Rum tarafının keyfinin gelip yeni bir devlet kurmamız için yeşil ışık yakmalarını bekleyeduralım, dünya dönmeye devam etmektedir. KKTC’de dışarıdan yönlendiren koroların söylediklerinin aksine aslında dünyada özgürlük ve ayrılık rüzgarları esmekte ve gelişmelerin bazıları da kendi self-determinasyon haklarını kullanan ve bulundukları ülkeden ayrılıp yeni devlet kuran uluslarla ilgilidir.
AB’nin yönetim merkezinin bulunduğu Belçika da böyle bir bölünmenin eşiğinde. Flamanlarla Valonlar bu kadar yıldır bir arada Belçika içerisinde yaşamalarına rağmen aslında “Belçikalı” olamadıklarından ve bir halkın diğerine üstünlük sağlamaya çalışmasından kaynaklanan kötü hisler bu iki halkı ayrılığın eşiğine getirdi.
Yugoslavya yıkıldı ve birkaç yeni ülkeye dönüştü. Bugün Sırbistan da Hırvatistan da hiçbir konuda hazır olmamalarına rağmen AB’ye girmek iin sıtra bekliyorlar. Bosne-Hersek ise müslüman olukları için kapı dışında beklemektedir.
Çekoslovakya Çek ve Slovaklar olarak iki ülkeye ayrıldılar ve ikidi de AB içerisinde yer almaktadır.
Kosova’nın bağımsızlığı bizleri de yakından ilgilendiren benzerlikleri olduğundan dolayı epey hakkında yazılıp çizildi.
Yıkılan Sovyetler Birliği birçok yeni devlet ortaya çıkardı. Türkiye’nin kuzey doğu sınırından başlayıp Çine kadar giderseniz eskiden Rus boyunduruğu altında olan ama bugün bağımsız yaşayan ülkelerle karşılaşırsınız.
Sudan zaten yakın geçmişte petrol yataklarının bilinen “uluslararası toplum” tarafından ele geçirilebilmesi için ikiye ayrılmış ve bu gün hayata iki yeni devlet şeklinde devam etmektedir. Güney Sudan hiç bir devlet mekanizması olmamasına rağmen ortaya çıkarıldı ve bizden tanınmayı esirgeyen “uluslararası toplum” tarafından tanındı. Hatta yönertimine geçebilecek derecede nitelikli vatandaş bile bulmakta zorlandılar ama onlara bağımsızlık hakkı ne olursa olsun zaten verilecekti. Petrol yatakları var...
Şimdi de İskoçya’nın Birleşik Kırallık’tan ayrılması gündemde. İskoçya tam 300 yıldır içerisinde yer aldığı bir ülkeden bağımsızlığa doğru attığı adımları hızlandırdı. Birkaç yıl önce böyle bir şey aklınızın ucundan bile geçebilir miydi? İskoçlar AB içerisinde olmalarına rağmen başka bir ulusun boyunduruğu altında yaşamaktan vazgeçip kendi bağımsız devletlerini ilan etmek için 18 Ekim 2014’de referanduma gidecekler. Referandumdan evet veya hayır çıkar, o başka konu. Önemli olan İskoç halkı self-determinasyon, yani kendi kaderini kendilerinin kararlaştırma hakkını kullanacak ve tüm dünya da onların alacağı karara saygı duyacak.
Kıbrıs’ta önce soykırımla karşı karşıya kalan ve inanılmaz zorluklarla bu topraklara tutunmayı başaran Kıbrıs Türkleri hakkımızın bize teslim edilmeyeceğini anladığımız an self-determinasyon hakkımızı kullanarak bağımsız Cumhuriyetimizi ilan etmiştik. Aynı “uluslararası toplum” bizi önce ambargolarla yıpratmaya çalıştı ve bu gün halen dünyada uygulanan en acımasız en gaddar ambargoyu Kıbrıs Türklerine uygulamaya devam etmektedir.
Üstüne üstlük Rumların bu kadar şımarıklıklarından sonra uzlaşmaz taraf esas Rumlar olmasına rağmen karşımıza geçen Birleşmiş Milletler yetkilisi içimizdeki bilinen korolara işaretini veriyor ve hemen tavizler verip Rumları “ikna” etmezsek müzakererin çökeceğini ve bunun sonucunda da BM’nin veya “uluslararası toplumun” Türk tarafını suçlayacağını tekrar tekrar anlatıyor. Downer efendiye selam söyleyin, biz bu filimi kaç defadır seyrediyoruz. Baş rolde olan oyuncular değişti ama filim hep ayni. De Soto gitti Downer geldi ama senaryo ve yönetmen değişmediği için filim de değişmiyor. Biz bu filimi kaçıncı defadır seyretmekten bıktık. Siz hala daha tekrar tekrar ayni filimi çekip göstermekten bıkmadınız mı?