Yunanistan parlamentosu önceki gün, Avrupa Birliği tarafından dayatılan yeni ekonomik önlemlere onay verdi...
Tarihi kararın oylandığı saatlerde, Atina sokaklarında adeta savaş görüntüleri vardı...
Yeni tasarruf önlemlerini protesto eden göstericilerin yakıp yıktığı binalarda milyonlarca Euro zarar meydana geldi...
Çok sayıda gösterici ve polis yaralandı...
Önlemlere onay vermeyen milletvekilleri, partilerinden ihraç edildi...
Yunanistan’da aylardan beri devam eden ve ülkeye büyük zarar veren eylemlerin bundan sonra da devam edeceği kesindir...
Çünkü yeni pakette binlerce kişinin daha işsiz kalması vardır...
İşsiz kalan insanların tepki vermesi ve olay çıkarması gayet doğaldır...
İşte bu noktada, Yunanistan’ın neden bu hale düştüğünü araştırmak, sorgulamak ve bazı dersler çıkarmak çok önemlidir...
Özellikle Avrupa Birliği üyeliği sonrasında büyük çapta mali yardımlar alan bu ülke, ekonomiyi kalkındıracak ve yeni istihdam olanakları yaratacak projelere yönelmek yerine, sendikaların dayatmaları karşısında çalışanlara büyük menfaatler dağıttı...
Günde birkaç saat çalışan memurlarına binlerce Euro maaş ödedi...
İstihdamların önü kesilmedi...
Ve Avrupa Birliği resti çekince iflas noktasına gelindi...
Yunanistan’ın ‘anası’ konumundaki Avrupa Birliği, mali yardımların devam edebilmesi için ağır şartlar ortaya koydu...
“Ya bunları kabul edersiniz, ya da başınıza geleni çekin” dedi...
Yunanistan’ın yeni Başbakanı, AB tarafından dayatılan paketin onaylanması öncesinde tüm milletvekillerine çağrıda bulunarak ciddi uyarılarda bulundu...
Paketin kabul edilmemesi halinde en az 4 bankanın batacağını, birçok işletmenin kapanacağını ve ülkenin çökeceğini bildirdi...
Kısacası Yunanistan’ın bugünkü durumu yürekler acısıdır...
Yeniden toparlanması uzun yıllar alacak...
Yaşananlardan herkesin bazı dersler çıkarması gerekiyor...
Özellikle de bizlerin...
Bunca yıl, her talep karşısında ‘ana’ para gönderdi...
Gelen paraların çok büyük bir kısmı maaşlara ve cari açıklara gitti...
Birkaç kişi siyasete devam edebilsin diye, hesapsız, kitapsız harcamalar yapıldı...
Bunların tümü kişileri memnun etmeye yönelikti...
Parti çıkarları her zaman devlet çıkarlarının üzerinde tutuldu...
Hele seçim zamanlarında, taş üstüne taş konmadı...
Zorunlu zamlar hep aylar sonrasına ertelendi...
Toplum lüks yaşama alıştırıldı...
Çalışmadan kazanma anlayışı hakim kılındı...
‘Ana’, bir süre sonra musluğu kısmak zorunda kalırsa, burada nelerin olabileceğini hiç kimse hesaplamadı...
Belediyelerin bugünkü durumlarına bakarak, kaygılanmakta ne kadar haklı olduğumuz anlaşılabilir...
Birçok belediye maaş ödeyemez durumdadır...
Kredi alamaz duruma gelenler vardır...
Peki, bunca çalışanın geleceği ne olacak?..
Bu insanlar nasıl geçinecek?..
Borç taksitlerini nasıl ödeyecek?..
Benzeri bir durumun hükümette yaşanması halinde, burasının Atina’dan farklı olacağını düşünenler yanılıyordur...
Devletten bir şekilde maaş çeken 30 binden fazla insan vardır...
Her birini dörtle çarptığınız zaman 120 bin eder...
Nüfusun yarısı yani...
Maaş almayan adam harcayacak para bulamazsa, tüm özel işletmeler de batar...
“Allah bizlere o günleri göstermesin” demek yeterli olmuyor...
Seçimlerden hemen sonra tek başına iktidar olan parti, tepeden başlayarak, bazı önlemleri hayata geçirmeliydi...
Bunlar yapılmadı...
Tepedekilere dokunulmadan, alttaki insanların üzerine gidildi...
Elektriğe, benzine, gaza, birçok tüketim maddesine zam yapıldı...
Türk Lirası, yabancı paralar karşısında yüzde 20’den fazla değer kaybetti...
Son birkaç yıl içinde geçim sıkıntısına düşen, alttaki insanlar oldu...
Tepedekilerle ilgili hiçbişey yapılmadı...
Dış geziler kısıtlanmadı...
Resmi Hizmet Araçları’nı elden çıkarmak yerine, yeni makam araçları alındı...
KIBRIS Ekonomi’nin son sayısında “Kötü tablo” başlıklı bir haber vardı...
Finansman açığının 104,2 milyon TL’den 111,8 milyon TL’ye yükseldiğini ortaya koyan bir haberdi...
Tablo gerçekten iyi değil...
İyi olmadığı için de gelecekten son derece kaygılıyız...
Tanrı Kıbrıs Türkünü korusun...