Kanada’nın Vancouver şehri bir buz hokeyi maçı yüzünden altüst oldu. Şehrin takımı kupa finalini kaybedince sokaklar savaş alanına döndü. Olaylarda yaklaşık 150 kişi hastanelik olurken, 100 kişi gözaltına alındı. 15 araç ateşe verildi, onlarca mağaza yağmalandı. Vancouver’deki olaylar bütün dünya için şaşırtıcıydı. Çünkü olayların yaşandığı şehir herhangi bir şehir değildi.
Kanada’nın en büyük üçüncü metropolü olan bu yer, Economic Intelligence Unit’in 2010 araştırmasında “Dünyanın en yaşanabilir kenti” olarak belirlenmişti. Araştırmaya göre Vancouver’da yaşayanlar çok şanslı; çünkü eğitim, sağlık, altyapı, çevre ve güvenlik açısından kent kusursuz bir düzene sahip.
Gelin görün ki dünyanın bu en şanslı insanları, bir kupa yüzünden sokaklara dökülmüş ve ortalığı yakıp yıkmıştı.
Bu durum, spor terörüyle ilgili bildik analizlerin gözden geçirilmesine yol açtı. Bilim dünyası, ekonomik ve sosyal sorunlarla holiganizm arasında mutlak ilişki kuran yaklaşımın geçerliliğini sorgulamaya başladı bile…
Kapitalizmin eşitsizlikçi yanını anımsatan klasik görüş sahipleri, “dünyanın en yaşanılabilir yerinde dahi çok kötü durumda yaşayanlar muhakkak vardır” görüşünü dile getirseler de Vancouver olaylarının, yeni değerlendirmelere kapı araladığı fikri yaygın.
Belki de “kazanma” duygusu, istikrar içinde yaşayanların bile içlerinden söküp atamadıkları vahşi bir duygudur… Bu yüzden düzgün bir şehirde, mükemmel koşullarda yaşıyor olmak insanlara yetmiyordur… “En şanslılar” dahi bazen bir kupa için kendilerini kaybedebilirler…
Kuzey Kıbrıs küçük bir yer. Bir ucundan öteki ucuna gitmek birkaç saatten fazlasını gerektirmiyor. İlk bakışta bu kadar küçük bir yerde “taşra” sözcüğünü kullanmak imkânsız gibi gelir. Oysa tuhaf bir şekilde, ülkenin neredeyse tamamında “taşralılık” duygusu egemen.
Yeşilırmak’tan Karpaz’a kadar her yerde kendini “dışarılı” görme, “itilmiş”, “dışlanmış” sayma durumu göze çarpıyor.
Karpazlı gözden uzak olduğu kadar gönülden de uzak tutulduğunu düşünüyor. Güzelyurtlu kendini, terk edilmiş bir yerde sıkışmış görüyor. Lefkeli, merkezi bir dışlama politikasıyla mağdur edildiğini hissediyor.
Örnekler artırılabilir. Ama her seçim öncesinde sandığı boykot edeceğini duyuran sayısız köyü akla getirmek yeterli...
Kıbrıs’taki her türlü spor müsabakasında olay çıkması artık olağan karşılanıyor. Dünyanın kariyer ve maddiyat açısından belki de en kazançsız maçlarının oynandığı bu ülkede insanlar her hafta birbirlerinin kafasını yarıyorlar. Çocukların maçları bile kavga yüzünden yarıda kalıyor.
Keşke bizdeki olayların tek sebebi de “kazanma hırsı” olsaydı. Ama burası Vancouver değil. Burada adaletsizlik, kumpas ve bölgecilik, insanların yurttaşlık duygusunu bitirmiş durumda.
Herkes her an kazıklandığını düşünerek yaşamaktan dolayı öfkeli ve saldırgan…
Vancouver’de polis holiganları kovalarken bir çift, cadde ortasında boylu boyunca uzanıp sevişmeye devam ediyordu…
Bizdeki öfke ne yazık ki “iktidar” sağlamıyor…