Şaka maka ama öyle bir ülke olduk ki,eşi benzeri yok. Las Vegas  afedersiniz yanında bok yer. Devlet eliyle fuhuş, Casinolar cenneti, hemen hemen her gün her köyde festivaller bir kaç haftada bir de güzellik yarışmaları.

Söyleyin Allah aşkına; KKTC gibi sosyal bir ülke var mı? yemeler içmeler gırla. Geçen gece Lefkoşa Tulip Otel’de nerdeyse hepsi bir aradaydı. Hem güzellik yarışması, hemde casino keyfi vardı. Avrupa’nın en güzel kızları bizim ülkemizde belirlendi.

Güzellik yarışması deyip geçmeyin, yarışmanın jüri üyeleri de seçmeydi. Hele hele jüri başkanı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Şerife Ünverdi. Adeta; ince eleyip sık dokudu. Öyle kolayına güzel olmayana güzel demez.

Hem jüri üyelerini, hem de güzelleri terletti. Ünverdi; yarışmayı izleyenlerden tam puan aldı. İlk kez ciddi anlamda güzel bir güzellik yarışması yaşandı. Tüm emeği geçenlere Garga haber merkezi olarak teşekkür ederiz.

KKTC’ye laik bir güzellik yarışması organizasyonu yapıldı. Bir bakanın jüri başkanı olarak görevlendirilmesi geceye ayrı bir renk kattı. Bakanımızla bir kez daha gurur duyduk. Biz bu saatten sonra KKTC olarak tanınmasak da hiç önemli değil. Bize bu güzellikleri yaşatanlara binlerce teşekkür. İşte KKTC işte güzellik!

 

GARGA’DAN AL HABERİ

DÜRÜST’ÜN CUMARTESİ KEYFİ

Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı Kemal Dürüst haftanın yorgunluğunu esnafı gezerek atıyor. Her Cumartesi günü bölgesi olan Güzelyurt’ta kalmayı tercih ediyor. Cumartesi günleri sabah erkenden önce berbere uğrar sakal tıraşı saç traşı derken, berberle ve berbere gelenlerle güne merhaba der. Berberdeki sohbetin ardından Güzelyurt’taki esnafı gezmeye koyulur.

Tek tek mağazaları gezer ve esnafla koyu bir sohbet yapar. Kimi mağazada kahve kimisinde suyunu içer. Genelde hep dert dinler, iş isteyenler işlerinin kötü olduğunu söyleyenler yine de Dürüst’ün enerjisini alamıyorlar. O bir politikacı, nerde ne zaman hareket edeceğini iyi biliyor. Nitekim de dün günlerden yine Cumartesi idi. Kemal Dürüst yine berberinde ve esnafla sohbetindeydi.

 

AKSOY İLE TOKEL’İN BULUŞMSI

Allah razı olsun  Gargalar’ımızdan bizi hiç habersiz bırakmıyorlar. Dün gargalarımız bize öyle öyle bir haber uçurdular ki, biz bile inanmakta güçlük çektik.  Olmayacak şey değil ancak, bizler için sürpriz oldu. Gargalarımızın haberine  göre; dün Lefkoşa Golden Tulip Hotel’den çıkarken  yan yana gelmeleri olanaksız üç kişinin ismini verdiler. Hüda Aksaoy, Güven Arıklı ve Özdemir Tokel.  Arıklı ile Aksoy’un birlikte görülmeleri gayet normaldir ama, Tokel’i  onlarla birlikte görmek sürpriz doğrusu. Bilindiği gibi; bu üçlünün siyasal çekişmelerden dolayı araları pek de iyi değil. İster istemez aklımıza bir sor geldi. Acaba bir barış rüzgarı mı esmeye başladı.? Kongre öncesi Hüda Aksoy ile Özdemir Tokel’in yedikleri içtikleri ayrı gitmezdi ancak kabine değişikliğinden sonra papaz olduklarını biliyorsunuz… Neyse bekleyelim görelim, bu işin altından bişey çıkacak ama onu da zaman gösterecek.

 

GARGA’YA MEKTUP VAR

Sn. CUMHURBAŞKANIM,
Sn. BAŞBAKANIM,
Sn. DEVLET BÜYÜKLERİM,
ve Sn. MEDYA MENSUPLARI,


Bu kırgınlığımın mektubudur aslında.

Tam 29 sene, evet dile kolay tam 29 senedir bu güzel adada yaşıyorum. İlkokul 3. sınıftan beri burada yaşıyor, burada para kazanıyor ve herkese bu adayı savunuyorum. İlk mezuniyet heyecanını, ilk aşkı, ilk iş deneyimini, ilk kendi paramı kazanma gururunu, ilk trafik kazasını ve daha sayamayacağım birçok ilki yaşadım bu adada ve yaşamaya devam ediyorum. Mesela 3 sene önce ilk kez anne olmanın tarif edilmez duygusunu da burada yaşadım ben. Her sorana Kıbrıslıyım dedim demeye de devam ediyorum.

Ama bu mektup ilk sitemimdir Kıbrıs’a ya da olanlara. Koskoca 29 sene boyunca ilkokul, ortaokul, lise ve hatta üniversite diplomalarımı bu adada aldım ben bu adada çalıştım bu adaya gelen turistlere karşı misafirperverliğimizi gösterdim, göstermeye de devam ediyorum. Çalıştım, para kazandım, vergimi ödedim ve hiçbir karşılık beklemedim adadan. Havası, insanlarımızın samimiyeti, sevgisi ve en önemlisi birbirine olan saygısı her gün daha çok sevmemi sağladı bu adayı. Bayrak Radyo Televizyonunda, güzelliklerimizi anlatan programlar sundum senelerce.

Şimdi çok kırgınım. Niye mi? Çünkü daha dün adaya gelen herhangi biriyle aynı muameleyi görüyorum, 29 senelik yaşanmışların ardından, mücadelem sadece kendimi buralı saydığım halde alamadığım vatandaşlık için. 1986 yılında "Beyaz Kimlik" verdiler ancak üstünden geçen onca senenin arından halen vatandaş olamadım. Önce "Muhaceret yandı, dosyalar da yandı, bekle" dediler, sonra "bir 10 yıl daha kal, duruma bakalım" oldu. Her gün oldu olacak, bugün yarın derken ve bana bir sürü bana göre saçma nedenler gösterilirken ben hala bu kadar yıldır yaşadığım, vatanım diye kabul ettiğim adanın bile kimliğini taşıyamıyorum.

Oysa Var mısın Yok musunda yarışan herhangi biri çıkıp göğsünü gere gere “Ben 90 yılından beri vatandaşım Sayın Cumhurbaşkanım” diyebiliyor. Ya da her “Ne oldu benim vatandaşlık işi” diye sormaya gittiğimde aslında hiç hak etmemiş birçok insanın sadece bu adaya yatırım yapmış olmaları nedeniyle, burada hiç yaşamamış oldukları halde ellerinde Kıbrıs kimlikleriyle gezdiklerini görüyorum. Ne acı değil mi, oysa benim kadar hak edeni var mıdır? Zamanında hiç adaya ayak basmamış olduğu halde bir şekilde kimlik almış kişilerin ve öylesine gelip kimlik alıp gidenlerin olduğu bir memlekette ben hala vatandaşlık savaşı veriyorum. Bu adaya yatırım yapmak vatandaşlık için bir gerekçeyse ben 96 yılında DAÜ’den mezun olur olmaz atıldım iş hayatına, turizm sektöründe çalıştım yıllarca. Otelcilik sektöründe çalışan bilir ne gecem vardı ne gündüzüm, Devlet televizyonunda çalıştım, buradaki okulları bitirip Türkiye’ye, Türkiye’dekilere göğsümü gere gere okulumu, burayı anlattım senelerce. Gelen turistlere misafirperverliğimizi gösterdim bir turizmci olarak. Bundan daha büyük bir yatırım olabilir mi?

İçim acıyor şimdi, çünkü 3 sene önce bu adada dünyaya getirdiğim kızlarımı Türkiye Büyükelçiliğine gidip kayıt ettirebildim, buranın vatandaşı saymadıkları için. Şimdi onlarda benim gibi ilk birçok şeyi burada yaşayacaklar, ilk okul, ilk mezuniyet, ilk iş, ilk aşk gibi ama onlar asla Kıbrıslıyız diyemeyecekler, ben tembih edeceğim onlara. Bunu, soranlara sadece Kıbrıs’ta doğduk diyin diye. Annelerinin bile 29 sene sonunda vatandaş olamadığı bir yerde, doğdukları memleket bile olsa vatandaşlığa kabul edilmedikleri ve bu adaya dün gelmiş biriyle aynı muameleyi gördükleri için yapacağım bunu.
 

En son 1 ay önce gittim İç işleri Bakanlığına senelerdir "Bakanlar Kurulunun onayı" bekleniyor denen dosyamı bulabilmek için İç işleri bakanımızı bizzat ziyaret ettim,"Annen vatandaş, baban vatandaş, sen ihmalkarlıktan vatandaş olmamışsın bu kadar bekledin bir 10 yıl daha bekle" dendi. Diyelim ki ihmalkarlık var, kimse 1986 yılında yol yordam göstermeyince annemin aklına gelmemiş beni de vatandaş yapabileceği. Sonra "soruşturman tamamlandı, vatandaşlığın çıkar" dediler, bu seferde dosyam kayboldu. Şimdi ise yıllardır uğraş veriyorum ama kimse beni ciddiye almıyor sanırsam. Bu yüzden bu mektubu yazıyorum ya zaten, belki bir kez olsun beni ciddiye alıp, derdimi dinleyen ya da çözüm üreten, yol yordam gösteren biri olur.
 

Daha sadece bir kaç  gün önce gazetede yer aldı, ünlü bir spor kulübünün eski başkanı üstelik bir basın toplantısında adresinde "Jasmine Court Otel" yazan bir KKTC kimliği taşıyor üstelik o hak ediyor da ben burada yıllardır yaşayıp, buradan ekmek yiyen biri olarak normal bir ev adresi göstermeme rağmen kimlik alamıyorum, yıllardır burada yaşıyor olmama rağmen burada doğurduğum "KIBRISLI OLMALARI İLE HEP GURUR DUYDUĞUM" çocuklarımı vatandaş yapamıyorum. Allahtan 86 yılında verilen beyaz bir kimliğim varda adada birde kaçak muamelesi görmüyorum.

Sayın CUMHURBAŞKANIM, Sayın BAŞBAKANIM,Sayın DEVLET BÜYÜKLERİM, Kasım ayında yapılacak olan sayımda gelecek olan sayım memuruna ne diyeyim ben? Beyaz Kimliğim var ama vatandaş değilim, Kıbrıslıyım, 29 senedir burdayım ama ispatım yok, bir spor kulübünün eski başkanı değilim, TORPİLİM YOK, siz en iyisi beni turist, eşimi işçi, çocuklarımı da ziyaretçi olarak belirtin mi???
Bugün koskoca bir bakanlık bile "Torpil bul,hemen halledelim vatandaşlığını" diyorsa, her gittiğimde diplomalarını getir diyen bir devlet dairesi, belki de onlarca kez götürülen diplomalar, her seferinde Bakanlar Kurulunda olan ama bir türlü son 10 senedir sonuca bağlanamayan dosyamdan sonra ne bekleyebilirim ki? Aynı derdi anlatmaktan ben yoruldum ama kimse bıkmadı galiba. Tek isteğim beni Doğu’dan buraya çalışmak için gelmiş insanlarla aynı kefeye koymayın artık ne olur? Evet, bende Türkiye’den geldim ama asla Türkiyeliyim demedim, buraya çalışmak için gelmedim sırf çocuğunu Kıbrıs vatandaşı yapmak için doğurmaya buraya gelenlerden de değilim ben. Kıbrıslıyım ben Kıbrıslı!!!
 

Saygılarımla.
L.Nihan Pekgüleryüz