Kıbrıs’ta sağ ve sol siyasal grupların alışılagelmiş farklılıklarından birisi, Türkiye ile ilişkileri yorumlama biçimleridir.
Sağ için Türkiye “tırnağın eti” olagelmiştir. Buna göre “Kuzey Kıbrıs Türkiye’siz bir hiçtir...” Ayrıca “yavru vatanı ana vatanın bir parçası gibi konumlandırmak şarttır.”
Türkiye sermayesi, kimlikle seyahat ve nüfus politikası sağ cenah için ana vatanla kurulan birer köprüdür. “Bunları her kim yıkmaya cüret ederse onun karşısında diklenmek ise bir vatan borcu...”
Gelgelelim son zamanlarda sağ blokta ciddi bir algı dönüşümü yaşanıyor. Geçmişte yekvücut olarak “Türkiye’den her ne gelirse kabulümdür” diyen sağda, bugün ciddi bir tereddüt söz konusu.
Sağın bazı simge isimleri öyle şeyler söylemeye başladılar ki, bu kadarını ancak en hızlı solculardan işitebilirdik.
Rauf Denktaş’ın rahatsızlanmadan önce yaptığı bir açıklama oldukça önemliydi. KKTC’deki özelleştirme çalışmalarına değinen Denktaş, özelleştirmeye değil ama “yabancı sermayenin” kontrolsüz akışına karşı olduğunu söylemişti.
Ömrünü Türkiye ile bütünleşmek için adayan Denktaş’ın Türkiye sermayesinden “yabancı” olarak söz eden iması dahi büyük bir siyasal anlam taşıyor.
Öte yandan Hakkı Atun’un kimlikle seyahatin yasaklanması talebi oldukça önemli. Türkiye ile ilişkiler konusunda hep sağın geleneksel söylem iklimi içinde kalarak siyaset yapan Atun’un şimdiki tavrı, son derece radikal bir değişim.
Bu türden kişisel çıkışlar bir yana, sağdaki dönüşümü anlatmaya yarayan bariz bir kurumsal örnek de mevcut. Demokrat Parti, ana vatan-yavru vatan düzlemine oturttuğu politikasını kökten değiştirdi.
Bundan beş on sene önce, Serdar Denktaş’la partisinin “kendi evimizin efendisi olmak istiyoruz” diyerek meydana ineceğini ve elçilik binası önünde imza toplayacağını söyleseler kim inanırdı?
Sağdaki söylemsel kayma, iş dünyası ve medyadaki kolları da kapsıyor. Özellikle Türkiye sermayesine ihalesiz devirlerin başlamasını Kıbrıslı Türkler’in aleyhine bir durum olarak değerlendiren sürpriz isimler var.
Kimisi sadece özelleştirmeye ya da özelleştirme yöntemine karşı olduğunu ifade etse de, olan biteni daha büyük bir siyasetin parçası olarak görüp kınayanlara da rastlanıyor.
Şimdiye dek ekonomik pakete tam destek vermekle yetinen Ticaret Odası’nın, sonunda “yerli sermaye dışlanıyor” diye feveran etmiş olmasını önemle not etmek gerekiyor.
Gerçeği saklamanın anlamı yok: Kıbrıs Türk halkının büyük bir kısmı Türkiye ile kurulan ilişkinin seyrinden epey zamandır rahatsız. Halk zaten yok oluşa sürüklendiğini düşünüyordu. Sokağın bu kaygısını dile getiren sol cenaha, şimdi sağdan da isimler ekleniyor.
Eski siyasetçiler, gazeteciler ve iş insanları Türkiye ile olan ilişkileri başka bir gözle irdelemeye başladılar.
Toplumsal nabzı hesaba katmadan halka kader biçmeye yönelenler giderek yalnızlaşmaya başladıklarını fark etmelidirler.
Yeni bir tepki dalgası yükseliyor… Popüler söyleyişle “geliyor sağdan sağdan…”
- - - - - - -