Çok değil, on yıl kadar öncesine gidip halkımıza verilen boş vaatleri bir hatırlarsanız “Yes be annem” diyecektik ve sihirli bir değnek bizi “Alis’in Harikalar Diyarı’na” gönderecekti. Orada musluklardan Euro’lar akacak, evlerimizin duvarları altından olacaktı. Yöntem pat diye damdan düşercesine ortaya çıkan(!) on bin sayfaya yakın Annan Planı, hedef ise Rumlarla birleşme ve AB içerisinde olmaktı.
Bu kaftanı bize biçen yabancı güçler içimizden emellerine hizmet edecekleri de önceden seçmiş ve onların cepleri daha ta işin başından Euro ve Dolar dolmuştu. ABD Büyükelçisi ve AB ülkelerinden gelen diğer Büyükelçi ve Konsoloslar KKTC topraklarında harıl harıl geziyor, insanımızı toz-pembe bir yaşam vaatleriyle kandırıp o günlere nasıl geldiklerini bile unutturuyorlardı. Bu “dış güç” dediklerimiz işte böyle bir çalışmayı gerçekleştirebiliyor ve Rumdan canını zor kurtarıp sadece sırtındaki elbiseleriyle ve kucağındaki çocuğuyla zar zor Türk kesimine sığınabilen ve devletini kurduktan sonra ancak barış yüzü görebilen insanımıza bile geçmişin gerçeklerini unutturabilmişti. Ne güçmüş bu “dış güç”…
Neticede Kıbrıs Türk halkının büyük bir bölümünü resmen kandırdılar ve kimsenin içeriğini bile doğru dürüst bilmediği Annan Planı’na referandumdan evet oyu çıkardılar. Çıkardılar ama Rumun her zamanki Türk nefretini hesaba katmadıkları için ummadıkları dağa kar yağdı ve Rumlar planı reddettiler. İşte o dıştan bu işi planlayan ülkeler o kadar güçlü olmalarına rağmen hesap hatası yaptılar ve şah yapayım derken mat oldular. Bu sonucu hiç beklemedikleri için de uygulayacak planları yoktu. Rumları AB’ye aldılar ama Kıbrıs Türk halkına verdikleri sözlerin tek birini bile tutmadılar. Türkiye’ye dönüp ilerleme raporu maskesi altında verip veriştirdiler ama bize verdikleri söz hatırlatıldığında kendilerini medeni ve etik kabul edenler kem küm edip yine sözlerini tutmamaya devam ettiler.
Yıllar geçti ve maskeleri tam düşmeye ve gerçek yüzleri ortaya çıkmaya başladı. Kurdukları yapının temeli sağlam olmadığı gerçeği bir gün zaten yıkılacağının habercisi idi. Bir baktılar ki AB’nin her tarafı dökülmeye başlamış.
İtalya ekonomisini stabil bir yere getirmekte güçlük çekiyor.
İspanya çok tehlikeli sularda seyretmeye başladı.
Doğu bloğundan gelen ülkeler zaten hiç bellerini doğrultamamışlar, sadece batıdaki ve kuzeydeki AB ülkelerin ucuz işçiliği rolünü oynamaktaydılar.
Yunanistan battı! Zor durumda falan değil, resmen battı. Yunan ekonomisinin rakamlarını incelerseniz artık bağımsız bir ülke olmaktan bile çıktığını ama yine de halkının korkunç bir yoksulluğa gömülmeye devam edeceğinin işaretlerini rahatça tespit edebilirsiniz.
İngiltere akıllıca zaten Sterlini bırakıp Eurozone’a hiç girmemişti ama şimdi AB’den tamamen çıkıp çıkmamayı tartışıyor.
Alman halkı çok çalışıp parasını biriktirmeye devam etmekte ama AB diyerek hiç çalışmayıp her gece barlarda tavernalarda hayatlarını geçiren Yunanistan gibi bazı ülkelerin borçlarını ödemekten de bıkmış durumda. Hükümetleri buna devam ederse Alman halkını karşısında bulabilir.
Kıbrıs’ta güneyde Rum halkı artık AB’nin adını bile duymak istemiyor çünkü Yunanistan gibi onlar da batmış bir durumdalar ama AB’nin verdiği reçeteyi de uygulamama konusunda direniyorlar. Görünen o ki ne kadar da direnseler Rumlar da anavatanları gibi batmaya devam edecekler ve Rum halkı alışmadığı kadar yoksulluk çekecek. Bu durumdan kurtulmaları ise hiç de kolay olmayacak. Sokaklar AB karşıtı gösterilerle dolu. Annan Planı döneminde bizi kandıranlara karşı nefretle sloganlar atılıyor. Rumların bile şu andaki cevabı “No be bubam!”…