Alacağını tahsil edemeyenler...
   Kız arkadaşını ya da eşini kıskananlar...
   Aldatılanlar veya aldatıldığını sananlar...
   Soygun girişiminde bulunanlar...
   Son zamanlarda işlerini silahla halletmeye başladılar...
   Burası küçük bir ülke...
   Burası silahlı hesaplaşmalara alışmamış insanların yaşadığı bir cennet parçasıydı...
   Ne yazık ki; cehenneme çevrildi bu güzel ülke...
   Hemen hergün adanın bir köşesinden silahlı hesaplaşma ve cinayet haberleri geliyor...
   Gazeteler; yaşanan bu olayları manşetlerine taşımak zorunda kalıyor...
   Kötü haberle güne başlayan insanların psikolojileri bozuluyor...
   Peki bu noktada devlet nerede?..
   Devletin ilgili birimleri ne yapıyor?..
   Hükümet ne düşünüyor, ne tür önlemler alıyor?..
   Karpaz’dan, Yeşilırmak’a kadar her yerde, izinli, ya da izinsiz silahlarla suç işlenirken bizleri yönetenler ne yapıyor?..
   Onlar günün 24 saatini koltuk kavgasıyla geçiriyor...
   “O köy senin, bu köy benim” diyerek, dolaşıyor ve oy istiyorlar...
   Bunu yaparken de pembe tablolar çiziyorlar...
   Siyasetçi elbette gerektiği zamanlarda seçim propagandası yapacak...
   Ama bunun da yeri ve zamanı vardır...
   Şu an olağanüstü hal gerektirecek kadar kötü bir durumda olduğumuzu siyasiler artık görmek ve önlem almak zorundadır...
   Yıllar önce bu ülkede 100 tane ağaç yandığı zaman Başbakan ve bakanlar anında olay yerine gider, gerekli açıklamaları yapar ve olayın takipçisi olurlardı...
   Şimdi cinayet haberlerinin geldiği bölgelere dahi giden olmuyor...
   Pamuk tıkalı kulaklar, can alan silah seslerini de duymuyor...
   Suçları asgariye indirebilmek için caydırıcı önlemler alınmıyor...
   Ülkeye girişlerde gerekli şartlar uygulanmıyor...
   Ağır ceza öngören yasalar meclisten geçirilmiyor...
   Ve ülkenin denetimsiz bırakılması nedeniyle suça meyilli olanlar cesaretlendirilmiş oluyor...
   Avukatların bulunduğu binaya giren ve güvenlik kemerasını dahi yerinden sökerek götüren bir hırsızın,aradan 24 saat geçmeden aynı binaya yeniden girmesi ve bu kez bir başka ofisi açması büyük bir cesaret işi değil midir?..
   Peki bu cesareti nereden buluyorlar?..
   Polis örgütündeki yetersizlikten elbette...
   Kamuya gereksiz bir şekilde yüzlerce yeni istihdam yapılırken, polis gücünün ihtiyaçları görmezden geliniyor...
   Yaşananlar karşısında sessiz kalmamız mümkün değildir...
   Güzel bir ülkede insanımızın güvenlik içinde yaşaması için hep birlikte gayret göstermeliyiz...
   Caydırıcı önlemlerin alınması için yetkilileri harekete geçirmeliyiz...
   Siyaset, halka hizmet için yapılmalı...
   Halk evinde ve işyerinde korku duymadan yaşamalıdır...