Doğrusunu isterseniz yazacak o kadar şey var ki nereden başlayacağımı bilmiyorum. Temmuz'un sıcak günlerinde kavrulurken başka ülkelerde genelde çok sessiz geçen bu ayda ülkemizde o kadar karışıklık var ki... AB, Kıbrıs konusundaki Kıbrıs Türk tarafının inanılmaz sessizliği ve aciz görünümü desem sayfalar dolusu yazacak şey var. Ancak şu anda Anayasal ihlal noktasına gelen Lefkoşa Türk Belediyesindeki durum belki de en acil durumdur diye düşünüyorum.

Lefkoşa belediyesindeki gelinen durum cidden endişe verici. Belediyenin şu ana kadar çok yanlış yönetildiği ve iflasın eşiğine gelip maaşlarını ödemekten ve hizmet vermekten aciz duruma düşmesinin gerçek nedenlerinin bazılarının Cemal Başkandan ve meclis üyelerinden, bazılarının ise Hükümetten ve bir bölümünün ise Cumhurbaşkanlığından kaynaklandığı aylardır çeşitli kişiler tarafından yazılıp söylendi. Ben de kulaktan doyma şeylerin bilgisine sahip olduğum için detay verip “esas suçlu şudur” deyip herkesten fazla bildiğimi ispatlamak gibi bir durumum yok. Ancak hepimiz elimizi vicdanımıza koyup neler döndüğünü ve en azından çıkış yönteminin saptanmasında bile kaos ve yanlışlıkların olduğunu teslim etmeliyiz.

Olabilir, bir belediye şu veya bu nedenlerle batma durumuna gelebilir. Sorunun büyümeden çözülmesini ve batmaya yakın bir konuma hiç gelinmemesini sağlayacak mekanizmanın işlevsel olması gerekir tabi. Ancak 1960'lardan başlayarak bu güne kadar Lefkoşa belediyesini yönetenler hiç bu konuyu ele alıp bu mekanizmayı yerleştirmemişler belli ki. Ya da şu anki yönetim olan yasal mekanizmayı kaale almamışlardır ki bu da Savcılığın araştırması gereken bir durumdur. Neticede şöyle veya böyle LTB batma noktasına getirildi. Getirildi diyorum çünkü bu organik bir durum değil yönetimde olan kişilerin yaptıklarının sonucu olan bir durumdur.

Şimdi olması gereken, önce Belediye'nin bu durumdan kurtarılması ve ilerisi için de sürdürülebilecek bir yapının partizanlık gözetmeksizin yerleştirilmesidir. Bunun akabinde de yönetmek için seçilenlerin halk önünde hesap vermesi ve bütün bunların da gereken demokratik ve yasal kurallar içerisinde yerine getirilmesidir. Halbuki bizim geldiğimiz durum inanılmaz derecede vahimdir çünkü ortada leş gibi kokan ve çöplerin toplanmamasından kaynaklanan hastalıklara gebe bir başşehir varken ülke yönetimi kisişel hesaplaşmalara devam ediyor. Konuya çok yakın olan kime sorsanız durumun aslında Başbakanlık-Cemal Başkan-Cumhurbaşkanlığı üçgenindeki sorunlardan kaynaklandığını söylüyorlar. Bu eğer gerçekten doğruysa Lefkoşa sakinleri ve bu Turizm ülkesinin başşehirinin getirildiği durum bilinenden de vahim demektir.

Belediye batmış, artık çalışmıyor. Hükümet devreye girip yardım etmeli mi? Kesinlikle etmeli. Cumhuriyet Meclisi bu konuda çalışıp çözüm yolları üretmeli mi? Kesinlikle üretmeli. Ancak bunlar da yapılırken KKTC Anayasası ve yürürlükte olan yasalar çiğnenmemelidir. Yoksa dönülmez bir yola girilir ve kaş yapayım derken göz çıkarılır. Hükümet'in Belediye başkanını ve Belediye Meclis üyelerini zorunlu izine göndermesi kesinlikle Anayasa'ya uygun değildir çünkü halk tarafından seçilmiş kişilerden bahsediyoruz, atama yoluyla gelen memurlardan değil.

Peki Hükümet bu noktada muhalefet partileri ile diyaloğa girip “ulusal çıkarlar için” bir çözüm üretemezmiydi? Bir de halkın her kesiminin sorduğu gibi orada olan Belediye yönetimi göreve devam ederken kısa süre için bir kaynak yaratılıp sonra kapsamlı bir çözüm yoluna gidileceğine bu şekilde onları görevden bir nevi uzaklaştırdıktan sonra kaynak ve çözüm yolları yaratılırsa bunun kasıtlı olduğu düşünülmez mi?

Bence bu yanlış yoldan bir şekilde geri dönülmeli ama belediyede olan sorunlara da ivedi şekilde çözüm üretilip herşey rayına oturtulmalıdır. Bu sendikayı belli bir rakamda çalışanların durdurulması gerekliliğine ikna demekse bu da cesurca yapılmalıdır yoksa belediye diye bir şey kalmaz ve tüm çalışanlar işten durur.

Aslında Lefkoşa Belediyesi ne yazık ki ülkemizin geldiği durumun aynasıdır. LTB değil başka bir kurumumuzu mercek altında incelesek ortaya çok da farklı bir durum çıkmaz. Artık ülkemizin geleceğini kendi kişisel çıkarlardan önde tutacak kadrolara ihtiyaç vardır. Halkımızın bunu anlaması da ilk ve en önemli unsurdur. Herşey ondan sonra sorunlara kalıcı çözüm ve çağdaş düzen yaratmaya doğru ilerlemeye başlar...