Baştan açıkça söyleyeyim: Kıbrıs konusu ile ilgili gelişmeleri yakından izleyen biri olarak bu günlerde kafam çok karışık. Yanlış anlaşılmasın, Rum tarafının yaklaşımı gayet açık aslında. Sorun Türk tarafındaki kafa bulandıran açıklamalar.
Anastasiades seçimi kazanmadan önce bir dizi açıklamalar yaptı ve Kıbrıs konusuna nasıl bir yaklaşım göstereceğini açıkça belirtti. Detaylarını birkaç yazımda verdiğim için genelde eski Rum politikasının devamını esas alan ama biraz daha kurnazca, hatta sinsice yaklaşımlarla geliştirildiğini söyleyebiliriz. Kıbrıs Türklerinin etrafından bakarak Türkiye’yi muhatap almak eskiden beri Rumların yaklaşımıdır ama Anastasiades buna yeni boyutlar kazandırıp adeta Kıbrıslı Türkleri ekarte edecek yaklaşımlar sergileyeceğinin sinyallerini vermektedir. Hatta gayet cüretli bir şekilde Dışişleri Bakanı aracılığı ile Türkiye’nin AB katılım sürecinin önünü açmak için Maraş’ın hemen Rumlara verilmesini bile isteyebildi.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kıbrıs Özel Temsilcisi Alexander Downer’a gelince ilginç bir yaklaşımla Anastasiades ile görüştükten sonra daha önce açıkladığı müzakerelerin tekrar başlama tarihini Rum lidere göre değiştirdi. Önce Nisan’da başlaması için her tarafı ayağa kaldıran Downer, güney Lefkoşa’ya gidip yeni Rum liderle görüştükten sonra hemen tutumunu değiştirdi ve Anastasiades’in ağzından konuşup önce ekonomik konuların ele alınacağından ancak Eylül’de bir değerlendirme yapılacağını açıkladı. Bunun ardından KKTC’ye gelip Cumhurbaşkanı Eroğlu ile görüşmekle kalmadı ve Toparlanıyoruz hareketi lideri Kudret Özersay ve CTP Milletvekili Özdil Nami ile görüştü. Yani partilerle resmi bir temas yerine kendi seçtiği iki kişi ile görüşerek eski dostlukları mı tazeledi yoksa Kıbrıs sorununu çözmeye çalışırken bu iki kişiden bir katkı mı bekliyor? Peki Kıbrıs Türk halkının gerisinin görüşleri? Anlaşılan onların seslendirilmesi Downer tarafından önemli bulunmuyor.
Öte yandan Türk tarafına baktığımızda kimin ne dediği belli olmayan, söyleyene göre değişebilen bir “sebze çorbası” yaklaşımı olduğunu görürüz. Bence şu anda Türk tarafının Kıbrıs konusuna yaklaşımını kimse kesin olarak tanımlayacak durumda değil çünkü yetkililerin açıklamaları kafaları karıştırmaktan öteye gitmiyor.
Türkiye Dışişleri Bakanı Davutoğlu bu ana kadar müzakerelerin çözümle sonuçlanmamasının nedeninin takvim olmamasından kaynaklandığını söyledi. Yani ona göre eğer bir takvim olsa Rum tarafı aniden “çözüm” olarak gördükleri Türkleri Rum yönetimi içerisine bir azınlık olarak katmak hedefinden vazgeçecekler ve adil bir çözüm için çalışacaklar. Bence takvim olsa da olmasa da Rumların hedefleri bellidir ve 40 yıldır değişmediğine göre yarın da değişmeyecektir. Kaldı ki bunun değişmediğini de açıkça ifade etmektedirler.
Türkiye AB Bakanı Egemen Bağış ise Çok çarpıcı ve sürpriz denebilecek kelimeler kullanarak yaptığı son açıklamasında “Biz artık adanın birleşmesini, bütünleşmesini ve birlikte bir barış adası olarak dünyaya örnek teşkil etmesini istiyoruz” dedi. Bu şaşırtan çıkışa bir de “biz çözüm için ‘reset’ tuşuna basmaya hazırız” cümlesini ekleyerek kafalarda Kıbrıs konusundaki TBMM kararları orada dururken acaba Türkiye Cumhuriyeti Kıbrıs konusundaki yaklaşım ve hedeflerini değiştirdi mi sorusunun oluşmasına yol açtı.
Cumhurbaşkanı Eroğlu ise Anastasiades’in kendisine gönderdiği mektubun içeriğini bile saklıyor. Kendi mektubu “gel hemen görüşelim” dediğine göre cevabını saklamak niye?
Herhangi bir konuda hedef açıkça tanımlanmıyorsa o hedefe ulaşmak için gereken yol haritası da ortaya çıkamaz ve açık denizde dalgalar arasında yalpalanan bir gemiye benzersiniz. Rum tarafına bakıyorum, hedef belli. Lider değişir ama hedef değişmez. Taktikler de aşağı yukarı ayni ama hedeften ödün vermeden arada sırada taktikleri tekrar gözden geçirip yollarına devam ediyorlar. Ya biz? Bir gün KKTC bağımsız bir devlet olarak yerini almalıdır diyoruz, başka gün “adil ve kalıcı bir çözüm için” müzakereye oturuyoruz. Bu da yetmezse hedef olarak adanın birleşmesini açıklayanlar oluyor. Birisi de çıkıp esas hedefin ne olduğunu açıklasa da biz de bilsek olmaz mı?