Geçtiğimiz günlerde öyle bir şey oldu ki, tek bir politik lafa ya da derin analize gerek kalmadı. Ta Baf’tan kopup gelen 91 yaşındaki Niyazi Baransel, ideolojilerine körü körüne bağlı adamlara, tabir tam yerinde, iyi bir “ayar çekti.”
Hatırlayacaksınız, yaşamlarını Güney Kıbrıs’ta sürdüren ve Rum seçmen listelerinde adı bulunan 544 Kıbrıslı Türk, bizdeki bazı çevrelerde büyük infiale yol açmıştı.
İlk tepki gösteren DP lideri Serdar Denktaş’tı. Yıllar evvel, allem edip kalem edip KKTC’de daimi ikamet etme koşulunu karşılamayan isimleri bakan yapan Serdar Denktaş, bu kez anayasayı hatırlayıvermiş ve “KKTC’de ikamet etmediği anlaşılan bu 544 kişi seçmen kütüklerinden düşürülsün” demişti.
Başbakan İrsen Küçük Londra’dan ses verene kadar Serdar Denktaş’ın önerisinin ne kadar masum bir öneri olduğunu kimse anlayamazdı. Serdar Bey “seçmen kütüğünden silelim” demekle yetinmişti fakat Başbakan o kadar “toleranslı” değildi. Ona göre Rum tarafında oy kullanan herkes vatandaşlıktan atılmalıydı.
İrsen Küçük, İngiltere’de yaşayan bazı Kıbrıslı Türkler’e hitap ediyordu. Salon gergindi. Dinleyicilerin içinde kafayı 544 kişiye takanlar vardı.
Bu “milliyetçi” insanlar belli ki binlerce kilometre uzakta olsalar da kalplerini ana yurtlarında bırakmışlardı. O kadar ki Yeşil Hattın birkaç yüz metre ötesinde yaşamayı tercih edenlere bile tahammülleri yoktu.
Dinleyicilerin İrsen Küçük’ten kesin bir söz almadan rahat etmeleri mümkün görülmüyordu. Şanslıydılar; çünkü Başbakan da onlarla hemfikirdi. Derhal yüreklerine su serpti: “Güneyde oy kullananların KKTC vatandaşlığından çıkarılmaları için gereken yapılacak.”
İnsanların kalpleri bazen böyle taşlaşabiliyor… Hele dünyaya bakışınızı, sağlam bir ideolojik donanıma sahip olmadan dağınık biçimde uçuşan bilgi partikülleriyle inşa etmişseniz bir nefret makinesine dönüşmeniz kaçınılmazdır. O vakit mütemadiyen “asarsınız”, “kesersiniz”, “atarsınız”, “satarsınız…”
Aslında kendini tam merkeze yerleştirip, kendinden gayrısını “yoldan çıkmış”, “hain” ya da “ucube” sayan kibirli insanlar sık sık hayatın içinde çuvallarlar.
Bastonuna asılarak yavaş adımlarla YDÜ Hastanesi’ne gelen 91 yaşındaki Niyazi Baransel’in şu sözleri güneyde yaşamakla, ihanet içinde olmak arasında mutlak bir ilişki kuran önyargılı insanları utandıracak türdendi:
“Baf’tan geldim. Organlarımı vereceğim. Hangisi işlerine yararsa alsınlar Denktaş’a taksınlar. Yeter ki o yaşasın. İyi olsun diye duacıyım.”
Türkçesi yetersiz olan Niyazi dede bu sözleri Rumca söylemişti...
Demek ki neymiş… Ömrünü Baf’ta geçiren, meramını anlatacak kadar Türkçesi olmayan ve muhtemelen Rum seçmen listelerinde kayıtlı olan bir Kıbrıslı Türk, toplumun milliyetçi liderine canını bile verecek kadar bağlı olabiliyormuş.
Bu da gözü sürekli nefret edecek birini arayan, ideolojik ezberlerini tekrarlamaktan bitap insanlara kapak olsun.
Allah’ın sopası yok ama Niyazi dedenin bastonu var…