Siyasilerin işi hiç de kolay değil, gerçi onlar bu yaptıklarından çok büyük bir haz duyarlar ama gerçekten de zor. Düşünebiliyor musunuz? Bayramın birinci gününde önce bayram namazına gideceksiniz, ardından partide bayramlaşmaya, daha sonra cumhurbaşkanlığında bayramlaşma ve en son da askerin bayramlaşmasına katılacaksınız.
Diyeceksiniz gitmezseniz olmaz mı? Muhalefette olan siyasiler için olur belki ama hükümette olanların hiç şansı yok. Hele icraatda olan bakanlar yurt dışında değil iseler mutlaka bayramlaşmaya giderler. Bayram tebriği bununla kalmaz tabi ki, aile ziyaretleri, vatandaş ziyaretleri derken, siyasiler bayram süresince kim bilir kaç yanak öperler veya kaç tane el sıkarlar.? Sabahtan akşama kadar hatta yatana kadar durmak yok. Söyleyin Allah aşkına bunu yapmak kolay mı? bunu herkes yapamaz biz şahsen yapamayız peki ya siz? Dün bazı bakanlarla konuştuk ve gün boyunca yaptıklarını anlattılar, inanın onlar adına üzüldük. Tabi bu sadece bayramlarda deği,l önemli özel günlerde de geçerlidir. Belki bayramlar kadar olmasa da yine yorucu. İnanın bize cep telefonundan mesaj göndermek bile zor geliyor.
Garga haber merkezinin cep telefonlarına onlarca mesaj geldi. Hepside bayramımızı kutladı, biz onu dahi başaramadık gelen mesajlara karşılık vermedik. Gerçi biz birinin bayramını kutlamak istersek telefon açarız. Hem sesini duyar, hem de iyi olup olmadığını öğreniriz. Yine de tebrik etmek öyle görüldüğü kadar kolay değil. Ne diyelim; Allah ellerine yanaklarına güç versin!
MESAJI OLAN ALSIN
Sn.Ercan İBRAHİMOĞULLARI; Örgütlerele birlikte söylendiği gibi hareket etmen iyi, fakat gördüğün gibi Coşar da kızı için boş durmuyor. Hükümetin almış olduğu tedbirler doğru tebirlerdir diyor. Yani senin anlayacağın kızını müdür yapmak için hükümeti övmeye başladı. İstersen geriye kalan örgüt başkanlarını bu sefer Eziç’e götür.
Sn. Serdar DENKTAŞ; Cumhurbaşkanlığı sarayına bayram tebriğine gitmen birçok UBP’linin dikkatini çekti. Daha önce gitmiyor muydun yoksa?
Sn. Cemal BULUTOĞLULARI; Selimiye camisinde bayram namazında gözler seni aradı. Özellikle bayramlık bekleyen çocuklar sen gelmedin diye çok üzüldüler. Doğrusunu istersen ben bile merak ettim acaba bayram namazını başka camide mi kıldın.?
Sn. Ahmet ATAMER; Senin müdürlüğü bir türlü paylaşamıyorlar. Bir taraftan Coşar, bir taraftan da İbrahimoğulları adeta yarış içerisine girdiler. Biri aday olacakmış gibi UBP örgütlerini geziyor diğeri hükümeti göklere çıkaran demeçler veriyor. Bu iş madem örgütlere kadar düştü yavaş yavaş gidecekmiş gibi hazırlık yap çünkü örgütlere gidilmesini yukarıdan söylediler.
Sn. Faiz SUCUOĞLU; Beş istihdam için verilen kontenjan size büyük zarar verecek. Milletvekileri işin aslını bildikleri için sağda solda partililere bunu anlatıyorlar. Bence kendinizi kullandırmayın.
Sn. Ahmet BAĞZIBAĞLI; Allah kabul eylesin kurban kesimini kazasız belasız gerçekleştirmişsin. Kurbanlık kuzuyu alırken hırsızlık olmamasına çok dikkat etmişsin. Kullaklarının arkasına bakıp öyle almışsın. İyi güzel de inşallah kurbanlık eti dağıtırken yanlış yerlere dağıtmadın. Yedi kapıya fakir fukaraya ve hak edene.
Sn. Mahmut ANAYASA; Duyduğuma göre; meclisin yakınlarına güzel bir bar açıyormuşsun. Bir an önce aç çünkü senin açacağın bar çok konuşulacak. Adı üstünde senin barda anayasa olacak, gerçek anayasayı orada görecekler. Şimdiden hayırlısı olsun açıldığında mutlaka haberdar et. Bu arada meclis ile yakın yakın olması da bara ayrı bir değer kattı. Dikkat et milletvekileri de gelirse onlara içeceklerini plastik bardakta ver çünkü cam bardaklar vekiller için çok tehlikeli!
Sn. Ersin TATAR; Vallahi ben senin yaptığın işi silah zoru ile bile yapamam. Maliye Bakanlığı hesap kitap işleri bir yana ama; şu tebrik ziyaret işleri gerçekten çok zor. Dün mesela önce partide tebrik, sonra Cumhurbaşkanlığı’nda daha sonra da askerde tebriğe gittin. Yok kimse kusura bakmasın ama ben bayramda anne ve babama bile gitmem. Benim keyfim herşeyden önemlidir! Ne gelsinler nede gideyim daha doğrusu cancığım istediğinde giderim.
Sn. Caner ASPAVA; En iyi elemanlarından birini trafik kazasında kaybettin. Üstelik çocuk pisi pisine gitti, biliyorum moralin çok bozuk ama elden bir şey gelmiyor. Nur içinde yatsın, Allah sizede sabır versin. Hiç hesapta olmayan bu acı haber hepimizi üzdü.
Sn. Hüseyin ÖZGÜRGÜN; Dün partide bayram tebriğinde yoktun. Lefke’den kalkıp oralara gitmen belkide sana işkence gibi geldi. Hiç dert etme çünkü yapılan anketlerde sandıktan yine birinci çıktın. Atletizimde olduğu gibi rakip tanımıyorsun.
Sn. Gürsel UZUN; Her bayram olduğu gibi, bu bayramda cep telefonumdan bayram tebriğini aldım. Bildiğin gibi tebrik karın doyurmuyor!
GARGA’YA MEKTUP VAR
Sayın Harun Denizkan,
İki gündür okuyucu mektuplarınızı okuyorum. Okuyucularınızın düşüncelerine yer vermeniz beni mutlu etti. Tarafsız gazetecilik ilkelerine uymanız beni ayrıca mutlu etti. Benimde düşüncelerime yer verirseniz sevinirim.
Öncelikle mutluluktan bahsetmek istiyorum. Yani biz Kıbrıslı Türklerin sahip olmakta zorlandığı bir değer. Mutluluk beleştir. Sahip olmak çok kolaydır. Neden kolaydır? Çünkü mutluluk elimizde olan birşeydir. Bizler maalesef mutlu olmasını beceremiyoruz. Olumsuzluklar üzerine kurulmuş politik bir sistemin içerisinde yok olup gitmeye mahkum edildik. Halbuki elimizdekilerin değerini bilsek ve haklı olmak yerine mutlu olmayı denesek hayatımızda çok şey değişirdi.
Mutlu olmayı beceremiyoruz sevgili Harun Denizkan. Mesela dünyada eşine benzerine zor rastlanan doğal güzelliklerimiz bizleri mutlu etmeye yetmiyor. Denizimiz bizleri mutlu etmeye yetmiyor. Güneşimiz, ovalarımız, ağaçlarımız ve çiçeklerimizin verdiği huzurun üzerini siyaset bulutları kara bir çarşaf gibi kapatmış, bizleri hüzün yağmuru altında bırakmış. Gelin görün ki bu çarşafı yaratan da üzerimize çeken de bizleriz.
Biz haftasonları ne yapıyoruz sevgili Denizkan? Bizler haftasonları mangal yakıyoruz. Alkol tüketiyoruz. Siyaset konuşuyoruz. Şikayet ediyoruz. Başka da birşey yaptığımız yok. “Bu ülkede başka ne yapılır ki?” Diyenler vardır, duyabiliyorum. Bu ülkede yapmaya ömrünüzün yetemeyeceği kadar çok şey var. Ömür boyu sıkılmadan spor yapabileceğiniz doğal ortamlarımız var. Denizinden yararlanabileceğiniz bir ülkemiz var. Ağacından, çiçeğinden, taşından ve de toprağından yararlanabileceğimiz mükemmel bir doğamız var. Bunları gören var mı? Hayır yok. Bunların yerine mecburmuşuz gibi her hafta bir şişe viski, mangal ve siyasi tartışmalar, dedikodular. Bizim kültürümüz maalesef bunların etrafında dönmektedir. Kaçımız haftasonları ailesiyle birlikte ülke güzelliklerinden faydalanmak için evinden uzaklaşıyor? Kaçımız doğal güzelliklerin içinde spor yapıyor? Veya kaçımız denizin nimetlerinden faydalanmak istiyor? Doğayı mangal yakmak, denizi yaz aylarında yüzmek ve ovaları avlanmak için kullanmayı tercih ediyoruz. Kaçımız dağlarımızın eteklerinde yürüyüşe çıkıp ciğerlerimizi tertemiz hava ile doldurup mutlu olmayı tercih ediyor? Kaçımız Güneye alışveriş dışında birşeyler yapmak için geçiyor? Ve kaçımız kültürel faaliyetlerde bulunuyoruz? Çok azımız, hatta neredeyse hiçbirimiz.
Güney Kıbrıs sadece alışveriş merkezlerinden, marketlerden ve restoranlardan ibaret değildir. Güney Kıbrıs rumlara ait olduğu kadar bizlere de ait. Bizler de doğal, kültürel ve diğer güzelliklerinden faaliyetlerinden yararlanabiliriz. “Ne olacak bu Kıbrıs’ın hali?” demekten daha güzel şeyler yapabiliriz. Her hafta mangal yakıp alkol tüketmekten daha faydalı şeyler yapabiliriz.
Ülkemizde okuma oranı çok düşük. Kitap okuma alkışkanlığımız yok. Sporu bile kendimize zarar vererek yapıyoruz. Mevsimlik ve ilaçlarla desteklenen vücut sporlarıyla uğraşmayı tercih ediyoruz. Sonra kimimiz aşırı dozda ilaç kullanımından, kimimiz bilinçsiz spor yapmaktan sakatlanıyor, hasta oluyor hatta ölüyoruz. Halbuki birşeyleri sadece gösteriş için değil de kendimiz için yapsak herşey çok daha normal ve güzel görünecek.
Eğitim sistemimiz yetersiz. Çocuklarımıza okumayı alışkanlık haline getirecek programların uygulanması gerekiyor. Grevler, siyasi tartışmalar ve eylemlerden dolayı çocuklarımız neredeyse senede 2-3 ay eğitimsiz kalıyor. Bencilce davranıyoruz. Mutlu olmak için değil ama haklı olmak için herşeyi yapıyoruz. Hem de mutsuz olmak pahasına!
Bizler hep haklı olmayı istedik. Çoğu zaman haklı olabilmek için mutluluğumuzdan ödün verdik. Mutlu olmak elimizde olan birşey. Hayatta en çok istediğim şey, Kıbrıs’ta sokağa çıktığım zaman içten gülen, mutlu olan, ülkesindeki değerlerle mutlu olmasını bilen ve gereksiz politik tartışmalar içerisinde yok olup gitmeye mahkum olmayan insanlar görebilmek. Bizim kültürümüz siyaset değildir, olmamalı. Bizler ada insanıyız. Güzellikler içerisinde yaşayan şanslı biz milletiz. Bunun farkına varalım, değerini bilelim.
Teşekkürler
Gürkan Terzioğlu