Rum tarafındaki başkanlık seçimleri DİSİ lideri Nikos Anastasiades’in zaferi ile sonuçlandı ve yeni Rum lideri kabinesini de açıkladı. Dışişleri bakanlığına Yannis Kasulides’in getirilmesi hiç de sürpriz olmadı ancak maliye bakanlığına Lefkoşa’nın surlar içi bölgesinde bir erkekle çırılçıplak yakalanıp tutuklanan Mihalis Sarris’in gelmesine şaşırdım doğrusu. Demek ki Rumlar için suç KKTC’de işlenmişse suç sayılmıyor… Bu arada Sarris’in Hristofyas’ın müzakere ekibinde ekonomi konusundan sorumlu olarak yer aldığını da belirteyim.

          Biz KKTC’de LTB seçimlerinden dolayı içe dönük bir yoğunlukla karşı karşıya iken Cumhurbaşkanlığının da artık Kıbrıs konusuna odaklanması ve gelişmeleri yakından takip ederek ortaya çıkacak hamlelere harız olması gerekmektedir çünkü yeni bir sürecin başladığı ve bu sürecin bizim açımızdan ciddi tehlikeleri de içerdiği bellidir.

          Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Alexander Downer acele Kıbrıs’a gelip iki liderle görüşmeye çalışacak. 11 Mart’ta bunu gerçekleştirmeye çalışıyor ama Rumlar hemüz hazır olmadıklarından dolayı biraz gecikebilir. Bu arada ABD Dışişleri Bakanı John Kerry de Türkiye’yi ziyaret edecek ve görüşülecek konu başlıkları arasında Kıbrıs sorunu da olacak. Geçtiğimiz günlerde TC AB Bakanı ve Baş Müzakereci Egemen Bağış da TC Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da Kıbrıs Rum kesimindeki seçimleri değerlendirdiler ve bazı çağrılar yaptılar. Bu kadar hareketlilik de kapının ardında bir şeyler olduğunu gösteriyor.

          Sizlerle paylaşmak istediğim bir gelişme de İsrail’de yayınlanan “Jewish Press” gazetesinin Kıbrıs konusundaki yorumu ve çağrısıdır. Rum yönetiminin sessizce Filistin’in güney Kıbrıs’taki temsilciliğinin Büyükelçilik seviyesine yükselttiğini söyleyen gazete Filistin meselesi ile Kıbrıs sorununu karşılaştıran bir değerlendirme yaptı Filistinliler ile Rumların tavrının ayni olduğunu ve Kıbrıs sorununun 1960 anlaşmalarını ihlal eden Rumlar tarafından çıkarıldığını belirten gazete Rumların Filistin temsilciliğinin statüsünü Büyükelçiliğe yükseltmesinin karşılıksız bırakılamayacağını ve buna misilleme olarak İsrail’in de KKTC’yi gerektiğini yazdı.

          Artık Annan planına yapılan vurgular da “Ercan’a AB’deki bir havayolu sefer yapsın Türkiye tüm limanlarını Rumlara açar” söylemlerinden de vazgeçilmelidir. Annan planı Kıbrıs Türk halkı için bir felaketi içermekte idi ve bundan kurtulmuşken devamlı tekrar vurgu yaparsak önümüze de Annan planından daha kötü bir planı davet etmiş oluruz. Ercan konusunda ise önemli olan tüm ambargoların kalkması ve KKTC’nin resmi tanınmasıdır. Bunu sağlayamayacaksak Ercan’a sefer konusu tek başına hiçbir şey ifade etmez. Lufthansa bir defalığına Ercan’a inse ne olur inmese ne olur?

          İşte şimdi Hem Cumhurbaşkanlığımız hem de Dışişlerimizin tüm imkanları ile harekete geçmesi ve Kıbrıs Türk halkının ve KKTC’nin çıkarları doğrultusunda ciddi girişimler başlatmaları gerekir. Herkesin teslim ettiği bir gerçek hidrokarbon yataklarının Kıbrıs açıklarında bulunmasının Kıbrıs sorununun seyrini değiştireceğidir.O zaman müzakere ekibimizde ve müzakere ekibini analiz ve verilerle destekleyecek alt çalışma guruplarında bu konunun uzmanlarının da yer alması gerekmektedir. İnşallah bu gibi çalışmaların yapıldığı haberine de yakında ulaşırız.

          Kıbrıs konusuna hepinizin dikkatini çekmek istiyorum çünkü Anastasiades Papadopulos kadar rijit veya Hristofyas kadar beceriksiz değil. AB de diğer güç odakları da aylardır Anastasiades’in kazanması için yardım eden beyanatlar verdiler. Bu da gerçekleşecek gelişmelere hazır olmamız gerektiğini göstermektedir. Ufukta sanki de önümüze bir plan gelecekmiş gibi bir hava var. Hazır olmalıyız…