Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon 19 Nisan’da Kıbrıs’ta devam eden görüşmelerin geldiği durum hakkında görüşünü ortaya koyacak.  Ya “end game” yani “oyunun sonu”nun “çok taraflı” konferansla geleceğini ilan edip ilgili taraflara çağrı yapacak bu olmazsa müzakere sürecinin artık bittiğini ve başka yollara başvurulması gerektiğini belirtecek, ya da müzakerelerin sonuna yaklaşılamadığından dolayı 2013 Rum başkanlık seçiminden sonra kaldığı yerden tekrar başlamasını isteyecek.

Çok taraflı konferans veya müzakerelere alternatif sonuçlar yerine 48 yıldır devam eden müzakerelerin devamını isterse bence bu konudaki tüm itibarını kaybeder. Hatırlayacaksınız BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon kendi ağızından bir değil birçok kez Kıbrıs müzakerelerinin sonsuza dek devam edemeyeceğini söylemiş ve kendi açıkladığı ‘takvim olmayan’ takvimde görüşmelerin Mart sonuna kadan süreceğini, ve bunun da “end game” olan çok taraflı konferans ile noktalanacağını tekrar tekrar ifade etmişti. Şimdi kalkar da Rum-Yunan-Emperyalizim cephesinin baskısından dolayı müzakereler bir şekilde askıya alınsın ama ileride tekrar başlayarak sürsün derse halk söylemiyle tükürdüğünü yalamış olur ve bu duruma düşen Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin de artık esamesi okunmaz.

“Çok taraflı” konferans konusu da ayrı bir ikilem içermektedir aslında. Kıbrıs Türk tarafı “Çok taraflı” konferansı Kıbrıs’taki iki taraf, Türkiye, Yunanistan ve BM ya da İngiltere’nin de eklenmesi ile taraflar ve garantörler olarak algılamaktadır ve bunu da Hem Kıbrıs Türk tarafı hem de Türkiye açıkça ve defalarca ifade etmiştir. Rum tarafı ise bu konferansa tamamen karşı çıkıyor ve şu anda bulunan durumun sonuza dek sürdürülmesinden yana olduklarını söylemleri ve yaptıkları ile ispatlamaktadırlar. İşin ilginç yanı Rumların bu yaptığına gerçek şekilde “status quo”nun korunması denebilir. İlginç dedim çünkü bizim “hemen şimdi” cephesi statüko kelimesini ağızlarında bir hakaretmiş gibi önlerine gelene savururken asıl statükocu aslında Rumlardır ama biz şimdi konuyu çok saptırmayalım...

BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon eğer bu kadar söylemden sonra “end game”i harekete geçirmez ve çok taraflı konferansı çağırmazsa o zaman da kesin bir şekilde müzakerelerin ve iki toplumlu, iki bölgeli federasyon fikrinin artık ortadan kalktığını açıklamazsa Türk tarafı olarak ne yapacağız? İşte esasen önemli olan da budur.

KKTC ve Türkiye’deki en üst düzeyde bulunan kişiler, ki bu her iki ülkenin Cumhurbaşkanlarını da kapsıyor, bir “B Planı”ndan bahsettiler. O zaman bu planın 20 Nisan sabahı hemen ortaya konulması ve efektif olarak Rum tarafıyla görüşmelerin kesilmesi gerekmektedir. Eğer bu KKTC ve Türkiye tarafından yapılmazsa bu defa itibar kaybeden onlar olacak ve artık kimse ne KKTC ne de TC yetkililerinin Kıbrıs konusundaki söyleyeceklerine inanmayacaktır.

“B Planı” nedir diye soruyorsanız bunu da Dışişleri Bakanı Hüseyin Özgürgün açıkladı. Özgürgün Anadolu Ajanı ile yaptığı röpörtajda BM Genel sekreterinin çoklu konferans çağrısı yapmaması olasılığı konusunda aynen şöyle demiştir: “Anlaşma zemini ortadan kalkmıştır demesi lazım. Çünkü artık iki bölge, iki toplum, federasyon Birleşmiş Milletler parametreleri kabul edilmiyor demektir. O zaman ne olur? Rum devleti ayrı bir devlet olarak devam eder burada, niyet oysa. Kuzey Kıbrıs'ta bir Türk devleti olduğu artık kabul görmeye başlamalıdır. Yani bunun başka bir çaresi yoktur, başka bir alternatifi de yoktur”.

Sayın Özgürgün’ün sözlerine ekleyecek bir şey yok. Kendisine aynen katılıyorum.