Türkiye medyasına son dönemlerde ‘küfürlü’ eleştirilerin yapıldığı bir dönemde Kıbrıs Türk medyasının ‘acizliğini’ ve ‘yerlerde sürünmesini’ izledim!
Kıbrıs Türk medyasında ‘üst’ düzey yöneticilik yapan biri olarak, bu durum karşısında ‘utandım…’
Aldığım eğitim ve kültür bana ‘böyle olamaz’ dedirtti!
İki kız çocuğuna tecavüzden sonra medyayı izledim “üzülerek…”
Kız çocuklarına “oh olsun ne işiniz vardı dışarıda” gibi yayınları gördüm, okudum!
Bazı medya organları ‘sansür’ bile uyguladı yazılanlara.
Takdirle izlediğim yayın organı da oldu.
Kıbrıs Türk toplumunun yakından izlediği bazı gazeteler ise olayı kapatma çabası harcadı!
Bakın Barış Başel’in Star Kıbrıs’a yazdığı yazısı ‘sansüre’ takılıyor.
Tecavüz olayı ile ilgili Barış Başel’le konuşurken bunu öğreniyorum.
Üzgündü!
Yazısında, “Kral çıplak” demiş ve sadece eleştirilerini sıralamıştı.
Ne birine küfür vardı, ne de saldırı!
Sadece iki kız çocuğuna tecavüz karşısında tepkisi vardı yazısında.
Sonra ne oldu diye soruyorum, “Star Kıbrıs’ın yazı işleri sorumlusu kişisel olarak yazımı yayınlamamış” diyor.
Anlatıyor sonra da!
“Bu yazı üst yönetimin mi yoksa sizin mi sansürünüze uğradı demem karşısında, ‘ben kendim uyguladım, kullanmadım’ açıklaması yaptı... Ali Özmen Safa veya Cemile Yalçındağ’ın yazının sansürüyle ilgili bir bilgisi yok…”
Yazıyı okuduktan sonra ‘aklıma ilk’ gelen de bu oldu zaten!
Ne Ali Özmen Safa ne de Cemile Yalçındağ, “Bu yazıyı yayınlamayın” demez.
Star’da görev yaptığım süre içerisinde de ‘sansür’ uygulayan bir anlayışları olmadı Ali Bey’in de Cemile hanımın da. (Sadece görüş ayrılıkları yaşadık)
Ancak Ali Bey’e de Cemile hanıma da önemli görevler düşüyor.
Kurum içerisinde ‘gazetecilik’ alanı dışına çıkılmasına izin vermemeliler.
Yoksa sürekli ‘suçsuz’ olmalarına rağmen, hedef tahtası haline gelirler.
Bunun yanında; ‘sansür’ seslerinde Çalışma Bakanı Şerife Ünverdi’nin adını çok duydum.
Çalışma Bakanı Şerife Ünverdi, bu olay karşısında ‘sansüre’ yol açacak adımlar atması yerine sorumluları gör evden alsaydı daha doğru olurdu.
***
Barış Başel’i ‘işten kovmakla’ tehdit etmek!
Bunlar ne kadar doğru!
Bunun yanında “haber” yapan ‘yalakalık’ yapmayan gazetecileri ‘tehdit vari’ eleştirmek!
Bunları gördükçe ‘siz misiniz Türkiye medyasına küfür edenler?” sorusu geldi aklıma!
İki kız çocuğuna tecavüzden sonra sorumluların hala ortada dolaşması ve görevlerinden alınmaması ‘ne kadar gelişmiş bir ülke’ olduğumuzu gösteriyordu.
İlla Bakan istifa etmek zorunda değildi, ama ‘görevden alacakları’ olabilirdi!
Bu Barış Başel değil o çocuklara “sahip çıkmayanlar” olmak zorundaydı!
Diyemezsiniz, “Biz kapısında mı bekleyecektik, kaçmışlar…”
Siz devletsiniz!
Bunu söyleyecek son kişi bile olamazsınız!
Son olarak; buradan Basın-Sen’e ve gazeteci örgütlerine açık çağrı yapıyorum; bu olay nedeniyle ‘baskı’ kurulmaya çalışılan ‘gazeteciler’ varsa, mutlaka bir yaptırım koyun ortaya!
Açıklayın kamuoyuna ‘sansür’ uygulayan zihniyetleri!
Kıbrıs Türk halkı, ‘sansür’ uygulayanları yakından tanısın!
Patronlarına ‘yalakalık’ olsun diye ‘habercilik’ dışında her taklayı atanları ‘deşifre’ edin!
Ve bu ülkede ‘mesleğini adam gibi icra edenlere’ yol açılsın!