Bu yılın başında gösterime giren Cem Karaca'nın Gözyaşları filminin yönetmeni Yüksel Aksu, yeni bir biyografi için kolları sıvıyor. Yılmaz Güney'in eşi Fatoş Güney'in "Camları Kırın Kuşlar Kurtulsun" adlı kitabından uyarlanan ve Yılmaz Güney'in hikâyesini beyazperdeye aktaracak olan Yılmaz: Çirkin Kral'ın vizyon tarihi belli oldu.

Ünlü sinemacıyı kimin canlandıracağı henüz netlik kazanmadı. Çekimlerine 1 Mart 2025'te başlanacak Yılmaz: Çirkin Kral, 24 Ekim 2025'ten itibaren sinemalarda seyirciyle buluşacak.

Yılmaz Güney kimdir?

Şanışer’den Kapalı Maraş’ta 'Hüsran' dolu bir klip Şanışer’den Kapalı Maraş’ta 'Hüsran' dolu bir klip

Yönetmen ve senarist Yılmaz Güney, mide kanseri sebebiyle 9 Eylül 1984'te Fransa'da hayata veda etti ve Paris'te Pere Lachaise Mezarlığı'na defnedildi.

Asıl adı Yılmaz Pütün olan usta sinemacı, Hamit ve Güllü Pütün çiftinin çocuğu olarak 1937'de Adana'nın Yenice köyünde dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini Adana'da tamamlayan Güney, harçlığını çıkarmak üzere henüz 13 yaşındayken bisikletiyle sinemalara 16 milimetrelik film bobinleri taşıdı ve sırtındaki panoda film afişleri sergiledi. Başarılı sanatçı, And Film ve Kemal Film şirketlerinin bölge temsilciliklerinde film dağıtıcılığı yaptı. Güney'in edebiyata ilgisi sinemaya yönelmesinde önemli etkenlerden biri oldu. Yaşar Kemal aracılığıyla Yeşilçam'ın usta yönetmenlerinden Atıf Yılmaz ile tanışan Güney, usta yönetmenin bir süre asistanlığını yaptı.

Yılmaz Güney, 1959'da senaryosunu kendisinin kaleme aldığı, Atıf Yılmaz'ın yönettiği "Bu Vatanın Çocukları" ve "Alageyik" filmleri ile ilk kez profesyonel anlamda oyunculuk yaptı. Bu filmlerin ardından "Güney" soyadını kullanmaya başlayan sanatçı, 1961'de Atıf Yılmaz'ın "Tatlı Bela" film setinde yönetmen yardımcılığı yaparken tutuklandı ve 1962'ye kadar cezaevinde kaldı.

Sinemaya 1963'te yeniden dönen Güney, ağırlıklı olarak macera filmleri çekti ve 1963 yapımı "İkisi de Cesurdu" adlı filmde canlandırdığı kabadayı karakteriyle büyük beğeni topladı.

Bu yıllarda "Çirkin Kral" lakabını alan usta sanatçı, yönetmenliğini Lütfi Akad'ın yaptığı 1967 yapımı "Hudutların Kanunu" filmindeki rolüyle, 1967 Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde "En İyi Erkek Oyuncu" seçildi. Güney, ilerleyen yıllarda "Kahreden Kurşun", "Ben Öldükçe Yaşarım", "Kızılırmak", "Karakoyun", "İnce Cumali", "Çirkin Kral", "Seyit Han", "Toprağın Gelini", "Aç Kurtlar", "Zeyno", "Acı", "Vurguncular", "Baba" ve "Ağıt"ın da aralarında bulunduğu yüzü aşkın filmde yönetmen, senaryo yazarı ve oyuncu olarak yer aldı.

Yılmaz Güney tartışması

61'inci Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde "En İyi Kadın Oyuncu" ödülünün sahipleri; "Ayşe" filmindeki rolüyle Binnur Kaya ile "Mukadderat"taki performansıyla Nur Sürer oldu. Nur Sürer, konuşmasında ödülünü Yılmaz Güney’e ithaf ederek; "Bu ödülü, çoğunlukla değersizleştirilmek istenilen, bundan 40 yıl önce yaşamını Paris'te yitiren, biz sinemacıların en kıymetlisi ustamız Yılmaz Güney için alıyorum" demişti. Nur Sürer'in bu açıklamasına, oyuncu Farah Zeynep Abdullah'tan tepki gelmişti.

Farah Zeynep Abdullah, sosyal medya hesabından Sürer'in konuşmasını paylaşarak, "Ne Yılmaz Güney'i be" ifadelerini kullanmıştı. Öte yandan Farah Zeynep Abdullah daha önce de Yılmaz Güney hakkında konuşmuş ve "Sinemamızın en iyi kadın döven ve şiddet türleri açısından zengin ve etkili silah kullanan erkeği" demişti.

Hatta Abdullah'ın bu sözlerine ünlü piyanist Fazıl Say da tepki göstermişti.