Aktuğ, iki yıl önce, Bakanlığın farklı ülkelerden KKTC’ye gelerek öğrenimlerine burada devam eden ana dili Türkçe olmayan yabancı öğrencilere yönelik bir çalışma başlattığını ve bu çalışma kapsamında bu öğrencilerin Türkçe dil becerilerinin geliştirilmesi ve kültürel adaptasyonlarının sağlanmasına katkıda bulunulması hedefiyle bir eğitim programı oluşturulduğunu söyledi. Ancak Aktuğ, Kovid-19 salgını nedeniyle bu programın ülke çapında yaygın olarak uygulamasına geçilemediğini kaydetti.
Aktuğ, geçen akademik dönemde, yabancı öğrencilerin yoğun olarak bulunduğu İskele bölgesinde iki pilot okulda programın uygulamasına başlandığını; bu uygulamaların değerlendirmesi ve gerekli revizyonların yapılmasıyla birlikte bu önümüzdeki akademik dönemde programın pilot uygulamasının kapsamının genişletilerek, ülke çapındaki okullarda uygulamaya konulmasının hedeflendiğini söyledi.
Milli Eğitim Bakanlığının (MEB) istatistik verilerine göre 2021-2022 akademik dönemde KKTC genelinde öğrenim gören toplam 55 bin 298 öğrenciden 37 bin 932’si KKTC (yüzde 68,6), 12 bin 995’i TC (yüzde 23,5) ve 4 bin 371’i (yüzde 7.9) üçüncü ülke uyruklu.
Ülke genelinde (kamu ve özel) okul öncesi, ilkokul ve özel eğitim öğrenimi gören toplam 28 bin 232 öğrenciden 2 bin 75’i (yüzde 7,3); ortaöğretimde (ortaokul ve lise) öğrenim gören toplam 27 bin 66 öğrenciden 2 bin 296’sı (yüzde 6,5) üçüncü ülke vatandaşı.
Kamu okullarında öğrenim gören toplam 43 bin 387 öğrenciden 2 bin 827’si (yüzde 6,5) üçüncü ülke vatandaşı. Okul öncesi, ilkokul ve özel eğitimde öğrenim gören toplam 20 bin 100 öğrencinden bin 195’i (yüzde 5,9); ortaöğrenimde (ortaokul ve lise) öğrenim gören toplam 23 bin 287 öğrenciden bin 632’si (yüzde 7) üçüncü ülkelerden geliyor. Özel okullarda (ilköğretim ve ortaöğretimde) toplam 11 bin 911 öğrenci öğrenim görürken, bu öğrencilerin bin 544’ü yani yüzde 13’ü üçüncü ülkelerinden.
Bölgelere dağılıma göre en fazla üçüncü ülke uyruklu öğrenci, yüzde 13,9 ile Girne ilçesinde. Girne’yi, yüzde 9,3 ile İskele; yüzde 7,8 ile Gazimağusa; yüzde 5,4 ile başkent Lefkoşa; yüzde 3,6 ile Lefke ve yüzde 2,7 ile Güzelyurt takip ediyor. Lefkoşa bölgesinde bin 232, Gazimağusa’da 976, Girne’de bin 681, Güzelyurt’ta 82, İskele’de 361 ve Lefke’de 39 üçüncü ülke uyruklu öğrenci öğrenim görüyor.
Yine bölgelere dağılıma göre, Girne’de 839, Lefkoşa’da 523, Gazimağusa’da 495, İskele’de 157, Güzelyurt’ta 35 ve Lefke’de 26 üçüncü ülke uyruklu öğrenci, okul öncesi, ilkokul ve özel eğitim öğrenimi görüyor. Ortaokullarda, Girne’de 491, Lefkoşa’da 286, Gazimağusa’da 209, İskele’de 143, Güzelyurt’ta 16 ve Lefke’de 7; liselerde ise Lefkoşa’da 423, Girne’de 351, Gazimağusa’da 272, İskele’de 61, Güzelyurt’ta 31 ve Lefke’de 6 öğrenci var.
Türk Ajansı Kıbrıs (TAK), dünyanın farklı ülkelerinden KKTC’ye gelerek burada yaşamını ve eğitimini sürdüren ana dili Türkçe olmayan yabancı öğrencilerin ülkenin kamusal eğitim sistemine etkili entegrasyon konusunu Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Talim ve Terbiye Dairesi Müdürü Murad Aktuğ ve kamusal eğitimle ilgili iki öğretmenler sendikasının temsilcileri ile konuştu.
-Aktuğ: “Program, yabancı öğrencilerin hem Türkçe dil becerilerini geliştirmesini hem de kültürel etkileşimlerini sağlamasını hedefliyor”
Talim ve Terbiye Dairesi Müdürü Murad Aktuğ, iki yıl önce, Bakanlık tarafından ülkede öğrenim gören yabancı öğrencilere yönelik başlatılan çalışma kapsamında “kapsayıcı eğitim modeli” anlayışıyla hazırlanan programın, bir taraftan yabancı öğrencilerin Türkçe dil becerilerini geliştirirken, diğer taraftan da sosyalleşerek kültürel etkileşimlerinin sağlanmasını hedeflediğini söyledi.
Aktuğ, alt, orta ve yüksek düzey olmak üzere üç kademeden oluşan bu programın her kademesinin kendi içerisinde, 6-12 yaş grupları ve 12-17 yaş gruplarına göre ikiye ayrıldığını da belirtti.
Aktuğ, bu programın pilot uygulamalarına yabancı öğrenci popülasyonunun yoğun olduğu İskele ve Girne bölgelerindeki okullarda başlamayı planladıklarını ancak pandemiden dolayı bunun mümkün olmadığını söyledi. Aktuğ, şöyle konuştu:
“Kovid-19 salgınından dolayı bu programı ülke genelinde yaygın bir şekilde uygulama imkânımız olmadı. Programlar hazırlanmıştı ve bu programların geniş çaplı pilot uygulamasına geçilecekti. Üçüncü ülke öğrenci popülasyonunun daha yoğun olduğu İskele ve Girne bölgesinde bulunan bazı okullar pilot okul olarak seçilmişti ancak pandemiden dolayı bu geniş çaplı pilot uygulamalarına geçilemedi.”
Aktuğ, ülkede birçok farklı ülkeden öğrencinin öğrenim gördüğünü, Rusya, Ukrayna ve İran’dan gelen öğrencilerin yoğunlukta olduğunu, Rusya ve Ukrayna’dan gelenlerin genellikle Girne ve İskele; İran’dan gelenlerin ise Mağusa ve İskele bölgelerinde yoğunlaştığını söyledi. Aktuğ, Pakistan, Afganistan ve Afrika ülkelerinden öğrencilerin ülke çapında geniş dağılımı olduğunu da belirtti.
Aktuğ, geçen akademik dönemde, İskele bölgesinde Bekirpaşa Lisesi ve Şht. İlker Karter İlkokulunda programın pilot uygulamalarına başladıklarını, Bekirpaşa Lisesi’nden 111 ve Şht. İlker Karter İlkokulundan ise yaklaşık 50 öğrenciye ulaşıldığını aktardı. Aktuğ, Bakanlıktaki ilgili birimler tarafından bu iki okuldaki uygulamaların takibinin yapıldığını da aktardı.
Aktuğ, programın bu ilk iki pilot uygulamasına ilişkin olarak, “Birtakım tespitlerimiz var ancak pilot uygulamaların raporlandırılması yapılıyor. Genel anlamda, programın içerik ve materyal olarak uygunluğu onaylandı” diyerek, uygulamaların sonuçlarına ilişkin bazı ön tespitlerini de paylaştı.
“Başlıca yaşadığımız en büyük sorun ise şu idi: Ülkemizin sürekli olarak yeni öğrenci kaydı almasından dolayı bu pilot grupta belli bir seviyeye geldikten sonra o gruba sürekli yeni katılımların olması programı sıkıntı soktu” diyen Aktuğ, eğitim mevzuatı gereği ülkenin sürekli yeni öğrenci kaydı almasının uygulamalarda homojen bir grup oluşturup onunla devam etme şansının azalttığını söyledi.
Aktuğ ayrıca, pilot uygulamalarda yabancı öğrencilere eğitim konusunda yetişmiş insan kaynağı ve fiziki altyapı, bina olarak da yeterli desteği verme konusunda birtakım sıkıntılar yaşandıklarını belirtti.
Aktuğ, bu pilot programların uygulamasında, yabancı öğrencilerin Türkçe seçmeli derslerden faydalanarak, Türkçe dil becerileri açısından kendilerini geliştirmelerinin ve bu oranda da akademik performanslarına destek olunmasının hedeflendiğini söyledi. Aktuğ, ilkokul 1 ve 2’inci sınıflara kayıt yaptıran yabancı öğrencilere bu programı uygulamadıklarını, bu çocukların zaten temel Türkçe dil bilgisi eğitimini o yaşta almaya başladıklarını söyledi. Aktuğ, uygulamalarda, ilkokuldaki öğrencilerin, lisedekilerine kıyasla, Türkçeyi daha kolay öğrendiklerini tespit ettiklerini söyledi.
Kültürel kaynaştırma açısından programın pilot uygulamasında bazı eksiklikler gözlemlediklerini de belirten Aktuğ, “Program yabancı öğrencilerin dönem dönem hazırlayacakları birtakım etkinliklerle hem kendi kültürlerini buradaki çocuklara tanıtmalarını hem de bizim kültürümüzün farkında vardık sonra o yönde birtakım etkinlikleri gerçekleştirmelerini öngörüyordu ancak akademik anlamda beklentiler ön plana çıktığı için bu anlamda programın biraz gerisinde kaldığımızı gördük” dedi.
“Hedefimiz; bu yaz döneminde, bu programın bu yönlerini biraz daha geliştirip, önümüzdeki öğretim yılından itibaren bu programın uygulamasını daha yaygın bir hale getirmektir” diyen Aktuğ, “Pilot uygulamayı yaygınlaştıracağız. Diğer bölgelerdeki okullarımızda da ihtiyaca göre aynı kriterler çerçevesinde; yani ortaokul ve liselerde seçmeli derslerden bu öğrencileri faydalandırıp, o okullardaki öğretmenlere eğitim verip, programın uygulanmasının yaygınlaştırılması sağlanacaktır. Bununla ilgili programdaki düzenlemeleri tamamladıktan sonra okullara gerekli bilgilendirme yapılacaktır. Okul dönemi başladığında bu öğrenciler belirlenip, seviye tespitleri yapılacak ve hangi düzeyde eğitim alacakları, hangi programa dahil olacakları belirlenecek. Program çalışacaktır.”
Bu iki pilot uygulamayla ilgili gelecek rapor doğrultusunda değerlendirme sürecinin ilk etabının başlayacağını belirten Aktuğ, tüm eğitim programlarında olduğu gibi bu programın da belli bir değerlendirme süreci sonunda şekilleneceğini, değişen ihtiyaçlara göre müdahale edilecek noktalar olabileceğini söyledi. Aktuğ, bu süreçte işin uygulayıcısı olan öğretmenlerden ve diğer paydaşlar olan öğrenciler ve ailelerden faydalanacaklarını da belirtti.
Aktuğ, “Programın ilk pilot uygulamasından elde ettiğimiz tespitlere göre gereken müdahaleleri yapacağız. Ağırlıklı olarak dil bilgisi üzerinde çalışılmışsa ve kültürel etkileşim açısından eksiklikler varsa sosyal etkinlilerin konulmasını sağlamak için birtakım değişiklikler yapılacaktır” dedi.
-Maviş: “Mevcut eğitim sistemi, çok kültürlü ve çok dilli eğitimin gerekliliklerini yerine getiremiyor”
Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) Genel Sekreteri Burak Maviş, İlköğretim Dairesine bağlı kamu okullarında birçok farklı ülkeden gelen çocuklara eğitim verildiğini belirterek, “Aslında çok kültürlü bir öğrenci modeline geçtik ancak Kıbrıs Türk eğitim sistemi çok kültürlü, çok dilli bir eğitime ve onun gerekliliklerini yerine getirebilecek bir eğitim performansına sahip değildir. Okul ve sınıf içerisinde özellikle öğrencilerin iletişim becerileri, sosyo- kültürel adaptasyonu ve entegrasyonu konularında sıkıntılar yaşamaktayız” dedi.
Sendikanın elindeki verilere göre, 2021-2022 akademik dönemde İlköğretim Dairesine bağlı kamu okullarında (okul öncesi ve ilkokul) 19 bin 500 öğrenci bulunuyor. Bunların bin 218’i (yüzde 6,25) ana dili Türkçe olmayan öğrenciler. Bu öğrenciler Mağusa, Girne ve İskele’de yoğunlaşıyor. Bölgelere dağılıma göre, Lefkoşa’da 411, Mağusa’da 271, Girne’de 341, İskele’de 162, Güzelyurt’ta 37 ve Lefke’de 25 öğrenci var.
Sendikanın 2019’da yaptığı bir araştırmanın sonuçlarına göre ülkede ana okullarda 35 farklı ülkeden çocuk, Kovid-19 salgını sonrası Girne bölgesinde yapılan bir başka çalışmada ise 22 farklı ülkeden çocuğun bölgedeki okullarda eğitime eriştiğini tespit edildi. Bu öğrenciler, Azerbaycan, Belarus, Filistin, İngiltere, Kazakistan, Kırgızistan, Lübnan, İran, Moldova, Rusya, Suudi Arabistan, Türkmen, Ukrayna, Pakistan, Bulgaristan, Romanya, Hindistan, Tayland, Litvanya, Bangladeş, Almanya, Letonya, Mısır ve İspanya gibi birçok farklı ülkelerden gelerek burada eğitimlerine devam ediyor.
“Her çocuğun, eğitim hakkı bakidir ve bu haktan yararlanıyorlar ama bu hakkı nasıl sunduğunuz, eşitlik ve hakkaniyet temelinde o çocuğun bu hakka nasıl ulaştığı da önemlidir” diyen Maviş, “Bu çocuklar şu anda, kamu-özel fark etmeksizin okullara devam edebiliyorlar ama devam ettikleri bu programlar Türkçe dilinde yazılmıştır ve dil becerisi gelişmeyen çocuklarda sıkıntı yaşamaktayız. 1’inci ve 2’nci sınıflarda, yabancı çocuklar Türkçe dil becerilerini geliştirebildikleri için sorun daha kolay aşılabiliyor ama ilerleyen sınıflarda, özellikle ortaokul ve liselerde, daha da farklı sorunlar var. Bilmediğiniz bir dilde eğitim almaya çalışıyorsunuz ve bu eğitim sonunda da başarılı ya da başarısızlık noktasında sizi değerlendiren bir sistem var” ifadelerinde bulundu.
Maviş, Milli Eğitim Bakanlığının, yabancı uyruklu öğrencilere Türkçe dil becerilerinin öğretilmesi için gönüllü öğretmene yönelik dil becerilerinin öğretimi konusunda düzenlediği dört kurstan yaklaşık 20-30 öğretmenin faydalandığını ancak bunların “bir noktaya kadar yeterli” olduğunu söyledi. Maviş, ülkedeki öğretmen yetiştirme programlarına yabancı uyruklu öğrencilere Türkçe dil becerilerinin öğretiminin dâhil edilmesi gerektiğini söyledi.
Ancak Maviş, “Problem sadece dil değildir, sosyal entegrasyon eksikliği de vardır” diyerek, “Burada çeşitliliği ve hoşgörü neticesinde artı puana, pozitif bir şeye dönüştürmemiz lazım. Bu çocuklar birlikte büyüyecekler. Bu çocukların hem kendi kültürünü yaşatması, hem buradaki kültüre adapte olması hem de buradaki çocukların onların farklı kültürleri tanıması sağlanmalıdır. Bazı çocuklar ayrıca sosyo-ekonomik olarak da dezavantajlı gruba aittirler. Bu çocukların farklı sosyal faaliyetlere katılımı sağlanarak entegre olmalarına katkıda bulunulmalıdır” diye konuştu.
Maviş, ülkede öğrenim gören yabancı çocuklar arasında en fazla Rusça dilini konuşan çocukların başı çektiğini, bunları İran ve Pakistan’dan gelen çocukların takip ettiğini belirtti. Maviş, 18 mülteci çocuğun öğrenim gördüğünü de aktardı.
Burak Maviş, yabancı öğrencilerin karşılaştıkları bu sıkıntıların aşılması konusunda bazı öneriler de paylaşarak, “Öncelikli olarak, devlet ve özel okullarda ne kadar yabancı çocuk olduğu, hangi ülkelerden geldiği, hangi dili konuştuğu tespit edilmelidir. Bakanlık bünyesinde yabancı çocukların eğitimiyle ilgili bir birim oluşturulmalı; yabancı öğrencilere eğitim verebilecek öğretmen yetiştirilmeli ve bu öğretmenlerin eğitimiyle çok kültürlü eğitim programı oluşturulmalı. Sadece dil becerisi değil, farklılık ve çeşitlilikleri bir araya getirecek kültürel bir program oluşturulmalı. Sadece çocuğun değil, ailesinin de yaşam boyu eğitim anlayışı altında bu programa katılması sağlanmalıdır” dedi.
Maviş, şöyle devam etti:
“Burada en önemli sorunumuzun dil olmaması gerekir. Çeşitlilik ve farklılığın bir potanın içinde eritilerek, ayrıştırıcı ifadelerden kurutulup, bu zenginliği ülke değerlerine nasıl katabiliriz, toplumlararası olan bu çocukların birlikte yaşamasını nasıl inşa edebiliriz, bu yolu nasıl birlikte yapabiliriz... Sistem içinde buna yönelik eğitim-öğrenim programlarına ihtiyacımız vardır. Bunların kurgulanması gerekiyor. AB’de de benzer tartışmalar içerisindedir ve kendilerine bir yol haritası çizdiler, kendi eğitim sistemlerini dönüştürmeye başladılar. Ayrıştırıcı ifadeler olmadan, göçmen ve mültecilerin gittikleri ülkeye entegrasyonu, toplumla birlikte hareket edebilmesi, o ülkenin değerlerini benimsemesi için çalışmalar yürütüyorlar. Bizim de benzeri çalışmalarla kültürün inşa edildiği, çocukların birbirleri ile buluştuğu okullarımızda, barış kültürü tohumlarını ekmemiz gerekiyor.”
-Güneyli: “Türkçe dilinde yeterli olmayan öğrencilerimiz ve aileleri akademik, maddi, psikolojik zorluklarla karşılaşmaktadır”
Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası (KTOEÖS) Yönetim Kurulu adına açıklamalarda bulunan Sendika Mali Sekreteri Mehmet Güneyli, “Ülkemizde İlköğretimde ve ortaöğretimde eğitim-öğretim gören yabancı öğrencilerin sayıları günden güne artmaktadır. Özellikle Türkçe dilinde yeterli olmayan bu öğrencilerimiz ve aileleri gerek akademik, gerek maddi, gerekse psikolojik birçok zorluklarla karşılaşmaktadır” dedi.
Güneyli, ortaöğretimde öğrenim gören bu öğrencilerin sıkıntılarının aşılmasının bazı çözüm yöntemleri mümkün olabileceğini ifade ederek bununla ilgili bazı önerilerini paylaştı.
Eğitim Bakanlığı bünyesinde yabancı öğrenciler ve aileleri için bir birimin kurulmasının önemli olduğunu belirten Güneyli, “Farklı ülkelerden gelen öğrencilerin bulunmasından dolayı, öğrenciler arasındaki farklılıkların gözetilerek bu birimin koordine edilmesi daha faydalı olacaktır” dedi.
Güneyli ayrıca, yabancı öğrencilerin okullara kayıtlarında Türkçe dilinde belli bir seviye koşulunun aranmasının, öğrencinin akademik başarısını yükselteceğini ve adaptasyonunu sağlamasına katkıda bulunacağını ifade ederek, şunları söyledi:
“Yabancı öğrencilerin okullara kaydının yapılması için Türkçe dilinde A1 seviyesinin tamamlanarak, A2 seviyesinin başında olma koşulu aranması, bu seviyenin belirlenmesi için ise Eğitim Bakanlığı tarafından ‘Seviye Tespit Sınavı’nın organize edilmesi öğrencinin akademik yıl içerisinde derslerde başarısını yükseltecek ve adaptasyonunu sağlayacaktır. Seviye tespit sınavını geçemeyen öğrenciler için ise hazırlık sınıfları oluşturularak dil öğreniminde istenilen seviyeye getirilmeleri sağlanmalıdır.
“Seviye tespit sınavını geçerek ortaokul seviyesinde eğitim görecek olan yabancı öğrencilerin akranları ile birlikte aynı sınıfta bulunmaları önemlidir. Dil öğreniminde çocukların arkadaşları ile karşılıklı etkileşim içinde bulunarak Türkçeyi öğrenmeleri daha kolay olacaktır. Bu yaş seviyesindeki yabancı öğrenciler için ek olarak seçmeli Türkçe dersleri programa yerleştirilerek, desteklenebilirler.
Lise seviyesinde okula başlamak durumunda olan yabancı öğrenciler, farklı derslerde daha zor bir terminoloji ile karışılacaklarından, öncelikle ayrı sınıflarda akademik Türkçe dersleri alarak, akranları ile olan arayı kapatmalıdırlar.”
Yabancı öğrenciler ve aileleri için akademik eğitimin yanında kültür uyum programlarının hazırlanmasının da “yararlı” olacağı görüşünü paylaşan Güneyli, “Bu bağlamda ülkemizdeki ve okullarımızdaki kurallar, normlar ve kültürel yaşam biçimi yabancı öğrenci ve aileleri tarafından benimsenebilecektir” dedi.
Mehmet Güneyli, okullarda yabancı öğrenciler için ‘‘Yabancılara Türkçe Eğitimi’’ sertifika programını tamamlamış öğretmenlerin bulunmasının, bu öğrencilere yönelik ders ve çalışma kitaplarının hazırlanmasının ve Türkçe dil sınıflarının oluşturulmasının da önemli olduğunu vurguladı.