Kıbrıs Türk siyasal yaşamının en azından son çeyrek asırdaki en önemli siyasal oluşumu hiç kuşkusuz UBP’dir. 36’ncı kuruluş yıldönümünü kutlayan parti gerek tarihsel gerekse güncel önemini hiç yitirmedi.
İlginçtir; hemen herkes her fırsatta UBP’nin önemini ve gücünü teslim ederken, sadece UBP’li yöneticiler bu gerçeği idrak edememiş gibi davranıyor.
UBP her şeyden önce Kıbrıslı Türkler’in ideolojik genleriyle uyumlu bir parti. Hatta bu genlerin oluşmasında büyük payı var. UBP’nin geçmişiyle, toplumsal mazi arasındaki bağ, partiyi geniş bir toplumsal tabanla buluşturmaya yetiyor.
UBP’yi rakiplerinin bir adım önünde tutan şey işte bu tarihsel ilişkidir. Çünkü öteki partilerin çoğu toplumsal geçmişle itiş kakış içinde görülürken, hatasıyla sevabıyla bu tarihi sahiplenen UBP, toplumun duygu çemberi içinde kalarak ayrıcalıklı yerini muhafaza etmeyi başarıyor.
Bazılarına göre UBP’yi bunca yıldır zirvede tutan şey, partinin geleneksel düzlemde ve yerel ölçekte sürdürmekte olduğu, kişileri ve zümreleri kollama zihniyetidir. Buna göre istihdam, kredi ve ihale türü işlemler sırasında hazırlanan torpil listeleri partiye sürekli lojistik destek sağlıyor. Bu ilişki biçimi sıklıkla “ganimet düzeni” diye adlandırılır.
UBP’nin menfaat sağlayarak bazı avantajlar elde ettiği doğru. Fakat partinin gücünü sadece buna bağlamak yanlış. UBP aslında ideolojik ve tarihsel damardan beslenen büyük bir kitle partisi…
Devleti tepe tepe kullanmak ve ayrıcalıklı bir kesim yaratmak, olsa olsa parti içindeki güç savaşında bazılarına haksız avantaj sağlamaya yarar; o kadar… Örneğin torpil yapan bakan ilk seçimde daha fazla “tik” alır ve bir kez daha seçilir… Ama torpil, partinin aldığı tüm oyları açıklamaya yetmez.
İşte UBP’nin önde gelenlerinin idrak etmekte zorlandıkları şey bu… Onlar iktidarda kalmak için bu tür ufak hesaplara girmenin şart olduğunu sanıyorlar. Hâlâ daha, köhnemiş yöntemlerle memleket yönetmeye çalışıyorlar.
Oysa bu yöntemler faydasız. Çünkü işsizlik oranının çok yüksek olduğu bir yerde, binlerce gençten sadece birkaçını kurtarmak ya da yüzlerce şirketin rekabet ettiği bir ülkede üç beş hatırlı şirketi ihya etmek, dışlananlarda büyük bir nefret uyandırmak dışında hiçbir amaca hizmet etmiyor.
Evet, UBP kendini bilmiyor. Eğer toplumsal tabanda karşılığı olan, tarihsel kökleri güçlü bir kitle partisi olduğunu bilseydi; şimdiki gibi kişileri ve bazı grupları şımartmayı marifet saymaz; ülkenin geneline yardımı dokunacak projelere odaklanır, kalkınma hamleleri için geceli gündüzlü kafa patlatırdı.
Böylece “100 genci işe aldım” diye övüneceği yerde, binlerce kişiye iş imkânı yaratan büyük yatırımlara öncülük etmenin haklı gururunu yaşardı.
UBP’ye en büyük kötülüğü yine UBP’liler yapıyor. Bu kadar büyük bir potansiyel böyle heba edilir mi?