Hiçbir şeyin yolunda gitmediği; halkın güven duygusunu yitirerek yaygın bir şekilde yolsuzluktan söz ettiği yerlerde en kolay şeylerden birisi, önüne geleni “hırsız” ilan etmektir.
“Nasıl olsa herkes herkesten şüphe ediyor” diyerek siyasal rakiplerinizi damgalamak hiç de zor değil. Koca bir kalabalık “falanca yolsuzluk yaptı; filanca hırsızın teki” dediğiniz anda size inanmak için hazırda bekliyor nasılsa…
Geçen hafta sonu apar topar basın toplantısı düzenleyen Başbakan İrsen Küçük, hukuku önemseyen bir devlet adamından ziyade, işin kolayına kaçmaya çalışan bir politikacı gibiydi.
İrsen Bey’e göre CTP hükümetleri zamanında gerçekleştirilen elektrik yatırımları sırasında, ihalesiz alımlar yapılarak devlet ciddi zararlara uğratılmış. “Bu işin sonu hapisliktir” türünden şeyler de söyleyen Başbakan’ın dayanağı, kendisine bağlı Teftiş Kurulu’nun hazırladığı rapor.
CTP döneminde herhangi bir yolsuzluk yapılmış olabilir mi? Evet olabilir. Yolsuzluğun, siyasal mensubiyetle bir ilişkisi yok ki… Kimsenin sahip olduğu görüş, onu yolsuzluğa daha yakın ya da daha uzak kılmıyor.
Üstelik CTP dönemi, üzerine kuşkunun gölgesi düşmüş bir dönemdir. Bu gölgenin takibini yapmak herkesin görevi… Fakat Başbakan’ın elektrik yatırımlarıyla ilgili olarak yaptığı salvoda bir tuhaflık var.
İrsen Bey’in beyanatını sorunlu kılan şeylerden birisi, “ihalesiz alım” vurgusu… İhalesiz alışverişten yakınan bir Başbakan’ın, kendi döneminde “takdiren” tek bir kuruş bile harcamaması beklenir.
DAÜ kurumlarının bundan daha birkaç ay önce nasıl satıldığını anımsamak bile bu beklentiyi boşa çıkarmaya yetiyor. Başbakan’ın adamları “okulu niçin başkalarının teklif sunmasına fırsat vermeden gizlice Doğa’ya sattınız?” sorusunu nasıl yanıtlamışlardı, anımsayın: “Biz Avrupa’da bile bu okuldan daha iyisi olmadığını gördük. Hem zaten Kıbrıs’ta bu işi yapabilecek kapasitede kimse yok….”
Bu ülkenin en önemli kurumlarından birisi işte bu kadar öznel ve bu kadar keyfi bir izahatla elden çıkartıldı. Bunu bizzat onaylayan bir Başbakan şimdi ne hakla “ihalesiz” işlemden şikâyetçi oluyor ki?
Biz yine de buralarda takılmayalım ve işin özüne gelelim: Bu ülkenin belki de cumhuriyet tarihinde başardığı en önemli ve tek somut şey elektriktir. Hem hızla artan ihtiyacın karşılanabildiği hem de güneye satış yapılabildiği bir dönem yaşıyoruz. Kabul edelim ki bu durum, İrsen Bey’in suçladığı dönemin eseri...
“Ne yapalım yani, sorunu çözdüler diye yolsuzluklarına göz mü yumalım?” diyenler şunu bilmek zorunda: Başbakan’ın “hırsızlık” saydığı işlemler, Savcılık ve Sayıştay kurumlarından görüş ve onay alındıktan sonra yapıldı.
Aslında Denetleme Kurulu üyeleri “devleti zarara uğratanları” bulmak için, pervasızca partili ve ahbap istihdam edenlerin izini sürmeli. Hem bu sayede aynı binada kalarak, bu sıcaklarda perişan olmaktan da kurtulurlar.