Meclis Genel Kurulu'nda 313 milyon 16 bin 800 TL olan Cumhurbaşkanlığı bütçesi görüşülmeye başlandı.
Cumhurbaşkanlığı bütçesi üzerinde ilk sözü CTP Milletvekili Fikri Toros aldı.
Son yıllarda gerek Rusya-Ukrayna savaşı gerekse NATO’nun ve AB’nin genişlemesiyle ilgili bir takım gelişmeler yaşandığını dile getiren Toros, tüm gelişmelerin İsrail’deki gelişmeler ile yeni bir boyut kazandığını kaydetti.
Güvenlik, enerji ve işbirliği çerçevesinde Rusya’ya uygulanan yaptırımlar nedeniyle, Türkiye’nin enerji ihtiyacı değil gıda ihtiyaçlarına cevap veren bir koridor durumuna geldiğini söyleyen Toros, deniz yetki alanlarında yaşanan gerginliklerin ve devam eden Kıbrıs sorunun çözümünün olumsuz etkilenmesinin önlenmesi gerektiğini kaydetti.
TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Atina görüşmesine de değinen Toros, yapılan görüşme sonucunda dostane görüşme başlığı altında yapılan yaklaşımı selamladığını kaydetti.
Toros, deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasının mutlaka değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekti.
BM Genel Sekreteri başkanlığındaki sürecek müzakerelerin tek gerçeklik olacağını dile getiren Toros, BM’nin tüm tarafların onayını alarak bir temsilci atadığını hatırlattı.
Bu süreçte Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın müzakere yöntemlerinin gözden geçirilmesini talep etmesi gerektiğini dile getiren Toros, başarısızlıkla sonuçlanan sürecin ortadan kaldırılmasının şart olduğunu ve bir takım revizyonlar yapılması ve kesin takvimli yöntemler belirlenmesi gerektiğini belirtti.
Bugüne kadar başarısızlığa sebebiyet verilen tüm unsurların ortadan kaldırılması gerektiğini dile getiren Toros, başarısızlıkların statükonun devam etmesi demek olduğunu bunun da iyi olmayacağını söyledi.
Yeni başlayacak süreçte uluslararası boyutun önemine dikkat çeken Toros, sorunların çözümünün bölgedeki deniz yetki alanlarındaki sorunları da çözeceğini kaydetti.
Cumhurbaşkanı’nın önceliğinin kendi halkının yararına olan öncelikli hususlar olması gerektiğini dile getiren Toros, Cumhurbaşkanı’nın yeni siyaset uygulamalarının olumsuz etkileri olduğunu söyledi.
Teknik komitelerin çalışarak sonuç üretmesi, vatandaşlık, sağlık, cinsiyet eşitliği konularında beklentiler olduğunu fakat Ersin Tatar’ın bu konularda somut adım atamadığını ve kendisini yalnızla ittiğini savunan Toros, Cumhurbaşkanı’nın Kıbrıs Türk tarafını itibarsızlaştırdığını ve masadan kaçan bir durum yaratarak Rum Liderin ekmeğine yağ sürdüğünü ileri sürdü.
Toros, karma evlilik çocuklarının vatandaşlıklardan mahrum bırakılmasının insan hakkı ihlali olduğunu söyleyerek Ersin Tatar’ın bu konuda hiçbir şey yapmadığını belirtti.
Karma evliliklerden doğan çocukların vatandaşlık verilmesinin bir hak olduğunu dile getiren Toros, Rum liderin bu engelleri kaldırması ve bu uygulamalara son vermesi konusunda Ersin Tatar’ın Rum lider ile bir araya gelerek bu konu hakkında görüşmesinin beklentileri olduğunu kaydetti.
Bu insani hakkın derhal bu çocuklara verilmesi gerektiğini dile getiren Toros, liderlerin BM zemininde yürütecek sonuç odaklı müzakerelere dönmeleri gerektiğini belirtti.
Türkiye ile Yunanistan arasında açılan yeni sayfanın uluslararası hukuk zemininde koyulan iradenin detaylarını anlatan Toros, Cumhurbaşkanı Tatar’ın iki devletli çözüm siyasetini gözden geçirerek BM zeminine dönmesinin en başta gelen sorumluluğu olması gerektiğini savundu.
Hidrokarbon ve Maraş konusunda da hiçbir şeyin sonuçlandırılamadığını dile getiren Toros, Kıbrıs Türk halkının uluslararası toplulukta sesinin duyulmasına olanak sağlanmadığını belirtti.
Ersin Tatar’ın sorumluluğunun ne kadar büyük olduğunu idrak etmesi gerektiğine dikkat çeken Toros, Rum liderin de takvim odaklı görüşmeleri idrak etmesinin şart olduğunu belirtti.
Görüşmelerde süreçlerin başarısızlığa uğramasındaki en önemli sebebin Rum lideri olduğunu söyleyen Toros, bu bilinçle ilk adımın Rum lider tarafından atılması gerektiğini söyledi ve Rum lidere acil çağrı yaptığını kaydetti.
Kıbrıs Türk halkının statükolardan çok ağır bedeller ödediğini dile getiren Toros, yıllarca ortaya konulan iradelerin karşılık bulmadığını ve Kıbrıs Türk halkına uygulanan izolasyonların son verilmesine sürekli çağrı yaptıklarını söyleyerek, hiçbir siyasi liderin Kıbrıs Türk halkının zararına olacak süreçler yaratmasına hakkı olmadığını ve yeni süreçte bunu dikkate alarak davranmaları gerektiğini belirtti.