Meclisten yapılan yazılı açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Kıbrıs Türk halkı olarak en büyük gücümüz kendi milli, bağımsız devletimize sahip olmaktır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne sahip çıkmak ve yaşatmak şehitlerimize ve bizden sonraki nesillere; gençlerimize ve çocuklarımıza olan borcumuzdur.

Annan Planı'nın bazı hükümleri "baldıran zehri" kadar tehlikeliydi. Şayet Annan Planı'na Rumlar da 'evet' demiş olsalardı,  Maraş, Güney Mesarya'nın yüzde 80'i, Karpaz'da 4 yerleşim birimi, Güzelyurt, Alayköy, Haspolat, Çamlıbel, Gemikonağı, Yedidalga, Denizli, Yeşilırmak, eski Erenköy ve deniz kıyıları da dahil olmak üzere otuzdan fazla yerleşim birimi Rumlara verilecekti ve Kıbrıs Türk halkının bu bağlamda çok ciddi kayıpları olacaktı.

Öte yandan Rumların Annan Planı Referandumu'nda 'hayır' oyu kullanmaları  akabinde geçen yirmi yılda bir kez daha görüldü ki, Kıbrıs Türk halkı için Kıbrıs sorununun federasyon yolu ile çözümü asla gerçekçi bir hedef olamaz. Rumların açıkça 'hayır' oyu kullanmalarına rağmen, federasyon tezi üzerinde müzakereler denenmeye devam etmiş ve yine Rum tarafının olumsuz tavrı yüzünden süreç hüsranla sonuçlanmıştır. Buradan hareketle, artık müzakereye konu siyasi zeminin federasyon olmadığı ve gerçekçi bir zemine ihtiyaç duyulduğu aşikardır. Bu zemin de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin varlığını, devamını ve haklarını yok saymayacak iki egemen eşit devlet ve uluslararası eşit statüde yürütülecek bir süreçtir.

Ancak adilane olmayan bir anlaşma uğruna vatanımızdan ve ulusal egemenliğimizden vazgeçmemiz asla mümkün değildir.

Elbette Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin varlığının ve ulusal egemenliğinin sonsuz güvencesi Anavatanımız Türkiye Cumhuriyeti’dir. Türkiye Cumhuriyeti'nin her daim Kıbrıs Türk halkının yanında olması bizler için hayati öneme sahiptir.  Bizler Anavatanımız Türkiye ile birlik ve beraberlik içerisinde Cumhuriyetimize ve Türk ordusuna sahip çıkmaya devam edeceğiz.”