Kıbrıs’ın kuzeyini tehdit eden lağım atıklarını günlerdir manşetlerimizde yansıtıyor ve uyarıyoruz...
Belediye başkanlarının, çevrecilerin ve sağlık uzmanlarının görüşlerini de aktarmak suretiyle tehlikenin büyük olduğunu vurguluyoruz...
Bu kadar uyarıya karşın, esas sorumluların sessiz kalmaları ve fırtınanın dinmesini bekler duruma geçmeleri anlaşılır gibi değildir...
Lefkoşa’nın Haspolat bölgesindeki arıtma tesisinden taşan atıkların yanı sıra, buraya vidanjörle bırakılan atıkların Gazimağusa’ya kadar ulaşması tüm insanımızı ilgilendiren bir sorundur...
Girne’de, Lefke’de veya Karpaz’da yaşayanlar hiç de rahat olmasınlar...
Çünkü Kuzey Kıbrıs’ın neredeyse yarısını kaplayan bu atıkların salgın hastalıklara yol açması durumunda, bunun etkilerini 7’den 70’e herkesin hissedeceği kesindir...
Sağlık uzmanları, Lefkoşa ve Gazimağusa bölgelerinde, özellikle çocuklarda yüksek ateşli kusma, ishal ve Tifo vakalarının görüldüğünü bildiriyorsa...
Mesarya köylerindeki insanlar sineklerden uyuyamaz hale gelmişse...
Hayvanlar pislik içerisinde otlanıyorsa...
Sebzeler, atık sularla yeşeriyorsa...
Önümüzdeki aylarda tüm bölgeleri kapsayacak hastalıklara karşı hazırlıklı olunmalıdır...
Burada felaket tellallığı yapmak istemiyoruz...
Ne var ki; telefona sarılarak pis koku ve sinek istilası şikayetinde bulunan vatandaşların sayısı her geçen gün artıyor...
Bizlere düşen görev, uyuyan yetkilileri uyandırmak ve önlem almaya zorlamaktır...
Lefkoşa Belediye Başkanı, vidanjörle boşaltılan atıkları kontrol etme yetkisinin kendilerinde olmadığını ve arıtma tesisindeki kapasitenin üzerine çıkıldığını söylüyor...
Gazimağusa Belediye Başkanı, tüm mesaryanın insan dışkısına gömüldüğünü belirtiyor...
Öyleyse insan sağlığını korumakla yükümlü olanlar nerede?..
Öyleyse çevreden sorumlu olanlar nerede?..
Hükümet, parlamento nerede?..
Gazete haberlerine ve köşe yazılarına saldırarak siyaset yapmaya çalışanlar nerede?..
Olağanüstü hal ilanı gerektirecek kadar önemli bir sağlık tehlikesi karşısında suskun kalmak doğru değildir...
Halkımız, belirtileri ortaya çıkan tehlikenin farkındadır...
Güzel ülkemizin, en temiz sahillerine kadar ulaşan pis atıkların önüne geçilmezse, bırakın turist getirmeyi, kendi insanımızı buralarda tutamaz olacağız...
Giden yüz kişinin yerine belki on bin kişi gelecek...
Ama insanlık açısından büyük bir suç, büyük bir günah işlenmiş olacak...
İşte o nedenle; günah işlemek istemeyen ve sorumlu makamlarda bulunan herkes artık harekete geçmeli ve bu tehlikeli gidişata dur denmelidir...
Tüm çevre ve sağlık örgütleri, duyarlı vatandaşlar, çocuk haklarının savunucuları, emeklilerin, işçi ve memurların örgütleri hep birlikte ayağa kalkmalı ve haykırmalıdır “Ölmek istemiyoruz...”