“Uluslararası Yitip Giden Kültürel Miras Sempozyumu”nda konuşan Tatar, kültürel mirasın geçmişten miras alınan ve geleceğe miras bırakılmak istenen, topluma ait değerlerin bir bütünü olduğunu anlattı.
Kültürel miras konusunda duyarlılığı artırmanın, hem devletin hem toplumun sorumluluğunda olduğunu belirten Sibel Tatar, “Bunu başaran ülkeleri hep hayranlıkla izlemişimdir” dedi, tarihten örnekler verdi.
“Kendimi bildim bileli, nice uygarlıklara ev sahipliği yapmış olan doğduğum toprakların, kültürel mirasının zenginliğinin farkındayım.” diyen Tatar, kültürel mirasın korunması, keşfedilmesi, tanıtılması ve yeniden canlandırılması için uzmanlarla birlikte hayata geçirdiği projelere değindi.
Bunlardan en önemlisinin “İpeğin Kuzey Kıbrıs’ta Yeniden Doğuşu” projesi olduğunu kaydeden Tatar, ipeğin dünyada yüzyıllar boyu önemini korumuş bir ürün olduğunu dile getirdi, Kıbrıs’ta da ipeğin tarih boyu en çok kıymet verilen en çok gelir sağlayan ürünlerden olduğunu ifade etti.
Kapılar ve sandıklar üzerine kitap çalışması sürdürdüklerini de dile getiren Sibel Tatar, baharda bu konuda hazırlanan kitabın lansmanını gerçekleştireceklerini belirtti.
Ülkeye arşiv niteliğinde bir kültürel miras çalışması kazandırmak amacında olduklarını söyleyen Tatar, kapıların replikalarının (kopya) da yapıldığını ve sergilendiğini kaydetti.
Sandıklarla ilgili çalışmanın da sürdüğünü ifade eden Tatar, geleneksel olarak çeyiz sandığı şeklinde elden ele geçen sandıkların hem evin önemli bir eşyası olduğunu hem de kendi bölgesinin desen ve motiflerinin taşıdığını anlattı. Tatar bu sandıkların da yakın zamanda müzede sergileneceğini dile getirdi.
"Keçada" markası ile keçeden ürünler üretmeye başlayacaklarını da dile getiren Tatar, çöpe atılan koyun ve keçi yünleriyle hazırlanacak ürünlerin lansmanını kasımda yapacaklarını söyledi.
Kıbrıs mutfağının çok zengin bir mutfak olduğunu ancak yeteri kadar değerlendirilmediğini de dile getiren Tatar, bu yönde yaptıkları çalışmaları anlattı. Alanında uzman üç önemli isimle, Lüzinyan mutfağından yemeklerin dahi olduğu bir yemek kitabının lansmanını mayısta yapacaklarını kaydeden Tatar, 140’ın üzerinde tarif içeren kitabın kaliteli bir arşiv çalışması olacağını belirtti.
Dünyanın en küçük cüce fil ve cüce suaygırlarının da adada yaşadığını ifade eden Sibel Tatar, iki yıl önce MTA’dan davet ettikleri uzmanlarla yaptıkları çalışmalara değindi. Girne Kalesi’nde bulunan fosillerin o güne kadar ne fosili olduğunun tespit edilemediğini, yapılan çalışmalar sonucu bunların dörtte üçünün suaygırı fosili olduğunun tespit edildiğini söyleyen Sibel Tatar, “Şu an bu fosillerin temizliği yapılıyor, kısa süre içinde cüce su aygırlarının fosillerini, halkla, çocuklarımızla, turistle paylaşacağız” dedi.
Bununla birlikte cüce fille ilgili herhangi bir fosile rastlamadıklarını da anlatan Tatar, bu fosillerin yerini bildiklerini, bununla ilgili arkeolojik çalışmaların sürdüğünü ifade etti, “Umarım Türkiye’nin de katkısıyla bu çalışma yapılıp bu değer de ülkemize kazandırılacak.” dedi.
Turizmin ülke için önemli bir ekonomik kaynak olduğunu, dolayısıyla kültürel mirasa sadece kültürü yaşatmak adına değil ekonomik açıdan da bakmak gerektiğini söyleyen Tatar, dünya mirasının da parçası olan bu kültür mirasına sahip çıkılmasının, bunun için müzeler açılmasının gerekliliğine işaret etti.
Ülkede 33 müze olduğunu, bunların dördünün kapalı olduğunu kaydeden Tatar, açık olan müzelerin ise en fazla 16.00’ya kadar açık olduğunu, Lefkoşa’daki müzelerin hiçbirinin hafta sonu açık olmadığını belirtti.