Birleşmiş Milletler’e “çok yakın ve güvenilir bir kaynak” Kıbrıs Türkleri arasından elle seçtiği bazı çevrelere görüşmeler çökecek gibi bir durum olduğunu ve eğer çökerse BM tarafından Kıbrıs Türk tarafının suçlanacağını söylemiş. Yani bu meçhul diplomat ne pahasına olursa olsun bir anlaşmayı kabul edelim diyen çevrelere düğmeye basın ve görüşme masasındaki tutumundan dolayı müzakere ekibinin yaklaşımlarını eleştirin, nasıl olsa Rum tarafı uzlaşmazdır bari sizin tarafı daha da esnetin emrini vermiş oldu.
Rum 1963’de gasbettiği Kıbrıs Cumhuriyeti yönetmi için her hukuki aykırılığa karşın gasbına devam edecek, o günlerden beri hiç bir konuda beri geri adım atmayacak, Türk tarafı devamlı tavizler vermek suretiyle müzakerelerin devamını sağlayacak, son Greentree-2 zirvesinde Rum lideri Hristofyas küstahça bin bir şımarıklıklar sergileyecek ve hatta yüksek düzeydeki BM yetkililkerine bağıracak, sonra da beyefendiler karşımıza geçip “siz Rum’un istediklerini kabul edin ve anlaşma imzalansın yoksa sizi şuçlarız” diyebilecek. Bu yaklaşıma cevabımız açık olmalıdır: müzakereler kopacaksa kopsun, bizi haksız suçlayacaksanız suçlayınız!
Neymiş, Türk tarafı sürekli detaylara boğuluyormuş. Yahu iki halkın yeni bir ortaklık devleti kurması için müzakere masasında olan bir ekip detaylarla ilgilenmez de ne ile ilgilenir? Böylesine hayati bir müzakerede şeytan detayların içindedir ve devamlı o detayları analiz ederek ancak belli bir pozisyona gelebilirsiniz.
Örneğin Hristofyas AKEL ve CTP sonsuza dek devlet başkanlığını elde tutması amacıyla çapraz oyu istedi diye Cumhurbaşkanı Eroğlu bunun bizim liderimizi Rumların oyuyla seçeceğimiz detayını önemsemesin. Veya Hristofyas tüm Rum göçmenlerin eski evlerine dönmesini isterken ve Türk göçmenler için hiçbir şey önermezken bizim halkımızın sokakta kalacağı detayını neden sorun yapalım ki? Rumlar Güzelyurt ve Karpazı da bize verin demişler. Yani neden bu kadar küçük bir detayda boğuluyoruz ki? Büyük resime bakalım ve Güzelyut’u da Karpaz’ı da Rumlara verelim. Vermezsek bizi şuçlayacaklar onun için gecikmeden hemen verelim gitsin. Birleşmiş Milletler’e “çok yakın ve güvenilir bir kaynak” bize aferin diyecek.
Dikkat edin; bahsettiğim çevreyi harekete geçirip sanki de anlaşmaz tutum sergileyen Türk tarafıymış gibi bir havayı yaratmaya çalışıyorlar. Aynen Annan Planı döneminde bizlere havuzlu kocaman villalar vaat ettikleri gibi. Sanki de Kıbrıs sorununu çözmenin çok kolay bir şey olduğunu bilmezmişiz gibi... Rumun istediği her şeye evet deyip beş dakikada bu sorun çözülebilir.
Ama... Acaba müzakere ekibine bu baskıyı yapsak ve önlerine konan her Rum istemine evet dedirtsek bu sorun cidden çözülür mü? Gerçi bize detayları önemsemeyin deniyor ama bu meçhul diplomatın ve onu ortaya süren güçlerin unuttuğu bir detay var. Hristofyas ve Eroğlu her konuda anlkaşsa bile ikisinin de anlaştıkları metni referandumda halklarına sun maları ve de halkın bunu onaylamaları gerekmektedir ve iki halk da şu anda konuşulan zemini kesinlikle reddececektir. Yapılan kamuoyu araştırmalarının gösterdiği gibi Kıbrıs Türk tarafı Annan Planında aldatıldıklarını anlamış ve bir daha kuyuya BM, AB ve ABD ipiyle inmemeye kararlıdır. Rum tarafına gelince büyük bir çoğunluk sadece Türklerin bir azınlık olarak halen var olan Kıbrıs Cumhuriyeti’ne azınlık haklarıyla yama yapılmalarını kabul etmektedirler. Bu da tüm Rum göçmenleri evlerine döndükten ve Türk askeri adayı terk ettikten sonra. Bunun ötesindeki bir anlaşmaya referandumda hayır çıkacağı kesinleşmiştir.
Hal böyle iken nasıl olur da Birleşmiş Milletler’e “çok yakın ve güvenilir bir kaynak” bu detayı atladı? Yoksa yapılmak istenen anlaşmaya ulaşmak değil de Türk tarafına geri dönemeyeceği tavizleri şimdi verdirip 2013’deki Güney Kıbrıs başkanlık seçimlerinden sonra “end game”e gitmek ve Türk tarafını mat etmek mi? Dedim ya şeytan detayların içindedir...