Kıbrıs sorunu çözülmeli mi?

Asla!

Ne gereği var canım!

Ne güzel yaşıyoruz işte!

Kes sesini otur oturduğun yerde!

-*-*-

Kıbrıs sorunu, “federal bir şekilde ya da üniter devlete geri dönüş biçimiyle” bir çözüme kavuşturulmalı mı?

E yok, sen kesin hainsin!

Ve susturulmalısın!

-*-*-

Aynen öyle yazıyor bir “Facebook” gazetesi!

Efendim, polis Facbook’ta bu yayını yapanı bulamazmış!

BTHK da müdahale edemezmiş!

Tamam!

-*-*-

Peki, bu “Facebook” gazetesini paylaşan veya paylaşanları polis bulamaz mı?

Bu gazetede yayınlanan yazıyı yazan kişinin telefonuna, bilgisayarına ulaşamaz mı?

İsmini de biliyorlar!

Cismini de!

-*-*-

Hayır!

Polis ulaşamıyor!

Ve polisi eleştirirsek de “hain” deyip geçiyorlar herhalde…

-*-*-

Peki ne yapacağız?

Abi, çözüm istediğini söylemeyeceksin!

Hele hele “federal çözüm”den falan hiç bahsetmeyeceksin!

Üstelik “üniter devlet mi dedin?”; o zaman “bu palikaryayı kim susturacak?” diye yayın yapacaklar; oturup seyredeceksin!

-*-*-

Herkes seyredecek!

Başbakan da bakanlar da…

Hatta bazı bakanlar, “… Ben sana demiştim, yazma bunları” diyebilecek!

-*-*-

Kardeşim, sen “egemen eşit bağımsız devleti” savun; ben “maydanozlu köfteden devleti” savunayım!

Niye tehdit ediyorsun ki?

Ve hadi o dilediği tehdidi yapıyor, polis, neden kılını kıpırdatmıyor?

Polis, “bostan korkuluğu” mu dersem, beni tutuklayacaksınız ama değil mi?

Değil değil!

Canım, polisimiz tamamdır, bostan korkuluğu değildir!

-*-*-

Anladığım şudur:

Söylediklerim, savunduklarım “rahatsız edici seviyede doğrudur” ki bunu savunanı susturmak istiyorsunuz!

Ya da hala yaktığın Türk Bayrağı’nın cezasını ödeyemedin ki bu türden saldırıları sürdürüyorsun!

-*-*-

Bu nasıl bir ülkedir?

Bu nasıl bir hukuk devletidir?

Ve sorry ama tekrara düşsem de; “bu nasıl bir polisliktir?”

-*-*-

Yani bir adam, zamanında Türk Bayrağı yakmış; sonra birileri demiş ki; “gel sen bizden ol, tetik işine gir, solcu gördüğümüze, çözüm isteyene, özellikle üniter devleti savunanlara saldır, hiç korkma çünkü karanlık adamlar arkandadır; polis hiçbir şey yapamaz!”…

-*-*-

Bu mudur?

Budur!

-*-*-

Kesinlikle üzüntümü ve mesajımı eklemek isterim:

“Sevgili polisimiz, olmuyor… Çağırın amcayı, kim olduğunu biliyorsunuz, telefonuna bakın… Açık tehdit var mı yok mu yazdıklarında ve paylaştıklarında? Bundan önceki paylaşımlarının ekran görüntüsü yok mu aldığınız ifadelerde?”

-*-*-

Neden biz de Avrupalılar gibi yaşamayalım?

Neden Kuzey Kıbrıs da Finlandiya gibi olmasın?

Neden Kıbrıs’ın Kuzey kesimi, Yeni Zelanda’yı demokrasi açısından kıskandırmasın?”

-*-*-

Sizce neden?

Okuyucuya, izleyiciye, dinleyiciye, yönetenlere sormak istiyorum?

Neden?

-*-*-

Yani illa ki herkes sizin gibi düşünmek zorunda mı?

Sizin gibi düşünmeyenler illa ki “susturulmalı mı?”…

Ve polis de sadece izlemeli mi?

Ve sonra da bir şey dediğimiz zaman, “… Aman Türkiye’ye laf söyleme” mi?

-*-*-

Yani “ülkem bölünmemeli, Kıbrıs sorunu çözülmeli, biz de Avrupalı olmalıyız” diyenler mutlaka “öldürülmeli” veya “susturulmalı” mı?

Yoksa, “palikarya Serhat’ı kim susturacak” diye yazan amca gibi; “döndürülmeli” mi?

-*-*-

Amca sandık orada…

Sen “ak” diyorsun ben “cak”!

Vatandaş “doğru” olduğuna inandığını gider ve seçer!

-*-*-

Neden senin susturulmanı istemiyorum?

Ve neden sen benim susturulmamı istiyorsun?

Şu demek ki kesindir: Savunduklarımın doğruluğundan eminsin!

Bu derecede “satılmışlık” ve “döneklik” olmaz ama!

Sana da günah be gavollem!

Biliyorum, vukuatın da çok büyük; Türk Bayrağı yakmışsın da amma ödenmez borç yazmışlar sana!

İnsan satmaktan bir hal oldun, hala o borcu kapatamadın mı?