Rumların üç ciddi hamleleri boş çıktı

         Kıbrıslı Rumlar tarihten gelen, batı ülkelerinin desteğiyle de özellikle uluslararası arenada şımarık çocuk rolünü anavatanları Yunanistan ile beraber her zaman çok yüksek bir performansla gerçekleştirmişlerdir. Onlar boylarına bakmadan savaş çığırtkanlığı yaparken, hatta silahlı saldırıya geçip resmen savaş başlatırken bile nasıl olsa batıdan gelen bazı güçlerin ve Rusya’nın kendilerini koruyup kollayacağından emin oldukları için bu hamleleri gerçekleştirebilmişlerdir. Aslında bunda ne kadar haklı oldukları da tarih sayfalarında gayet açıkça vardır. Hepsinin detaylarına girmemize gerek yok ama en azından Kıbrıslı Türkleri silah zoruyla Kıbrıs Cumhuriyet’inden atmalarına karşılık Birleşmiş Milletlerin bu yasa dışı durumu insanlık dışı bir girişimle yasal çerçeveye oturtmaya çalışmasına bakarsanız ne demek istediğimi daha iyi anlayabilirsiniz.

          Rumların tüm emellerinin karşısında gördükleri bir Türkiye Cumhuriyeti var. Ona kafa tutabilmeleri mümkün değil tabi. Bundan dolayı da o eski dostların yardımına her fırsatta başvurmaktadırlar. 1990’larda ayni dostların zamanın Türkiye hükümetini tarihsel bir yanılgıya itmesini kullanarak AB’ye katılım için kapıyı açmışlardı. Artık Türkiye’ye karşı AB kozunu kullanacak, Türkleri süründürecek, yeteri kadar zevk aldıktan sonra ise Kıbrıs sorununu kendi emelleri doğrultusunda çözülmesi için AB kartını sonuna kadar kullanıp Kıbrıslı Türkleri kendi Cumhuriyetlerinde azınlık bir nüfus seviyesine indirgeyecekler ve bu sorunu da böylece tarihin tozlu sayfalarına gömeceklerdi. Şimdi AB Rumları almanın bir hata olduğunu devamlı vurgulamaktadır.

          Diğer stratejik hamleleri de off-shore bankacılığın hayata geçirilmesi ve dünyanın her tarafından kara paranın güney Kıbrıs’a çekilmesi idi. Tarihten gelen Ortodoks Kilisesi esasında başlayan yakınlık, dünyaya yeni açılan Rus oligarkların para saklamalarına ve aklamalarına olanak verecek bir sistem artık hazırdı. Örneğin Yugoslavya’da Sırp kökenli olmayan nüfüsu herkesin gözü önünde ve “AB ve BM askerinin koruması altında” olmalarına rağmen katleden kasap Miloseviç’in serveti Rum bankalarında korunmaktaydı ve bu dünyaya deşifre oldu. Hatta Miloseviç’in kirli parasının yönetimi bir dönem Rum lideri Papadopulos’un avukatlık bürosu tarafından hallediliyordu. Sırplar silahları bu yöntemle alıp ödüyor ve Bosna’da katledilen kardeşlerimize karşı kullanıyordu.

          Ne ilginçtir ki Rus ve diğer kara parayı güneye çekip yıllardır zenginlik süren Rumlara AB bataklıktan kurtulma konusunda yardım için tereddüt etmektedir. Çünkü kara para konusu çok ciddi boyutlardadır. AB’nin istediği mevduatlardan kesinti almaları konusu hayata geçirilirse bu defa Ruslar ve diğerleri hemen paralarını çekip ülke dışına kaydıracaklar. Yani iki hamleleri de Rumlara ters tepti.

          Kıbrıs etrafındaki Hidrokarbon yataklarının var olduğu yıllardır bilinmesine rağmen Rumlar aniden sondaja başlamış ve batılı bazı şirketleri de bunun içerisine çekerek yine şımarık çocuğa emzik bulma arayışına girmişlerdi. En büyük kozlarını da Türkiye Başbakanı kendilerine “One minute” olayı ile vermişti. Senaryo hazırdı. Tarih boyunca her zaman İsrail’e karşı bir tutum izleyen Rumlar aniden “senin düşmanın benim de düşmanımdır, o zaman dost olalım” yaklaşımı ile İsrail’i hidrokarbon konusunun içerisine çektiler ve bu yeni dostluğu Türkiye ve Kıbrıslı Türklere karşı kullanmaya çalıştılar.

          Son gelişmelere bir göz attığımızda ABD Başkanı Obama İsrail’e gitti ve hemen arkasına İsrail Başbakanı Netenyahu Türkiye Başbakanı Erdoğan’ı arayarak Mavi Marmara olayı için resmen özür diledi ve tazminat ödemeyi kabul etti. Yani ABD, İsrail ve Türkiye’nin büyük resimdeki çıkarları örtüştüğünden ortadoğudaki gelişmelere İsrail ve Türkiye’nin eski dostlukları döneminde olduğu gibi beraber göğüs germeleri gerektiği ortaya çıktı. Şimdi İsrail’in doğal gaz yataklarının Türkiye üzerinden AB’ye ihracının gerçekleşmesi söz konusu.

          Rumlar Türklere karşı attıkları üç stratejik adımda da hezimete uğramış gibi görünüyorlar. AB, Kara para aklama ve İsrail dostluğu konuları istedikleri doğrultuda değil tam ters yönde gelişiyor. Anastasiades’i çok zor günler beklemekte. Acaba gerçek devlet adamlığını benimseyip Kıbrıs sorununu bugünkü ekonomik temeller üzerinde iki devler esasında olsa bile çözebilme cesaretini gösterecek mi yoksa partisinin ezelden beri EOKA’cı ideolojisine yenik düşüp Türk ve Türkiye karşıtı hamlelere devam mı edecek?

{ "vars": { "account": "G-2P5695J8JB" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }