Kıbrıslı Türklerin milli ve dini maneviyatını sorgulayanlar var ya; bunların hepsi birer azılı suçlu. Bunlar her saçmaladığında, savunmaya geçmek büyük hata.
Son olarak Türkiye bilmem ne derneği başkanı “Kıbrıslı Türklerin maneviyatı eksik” deyince aynı şey oldu. Pek çok dernek ve yazar “bizim maneviyatımız yerinde, lütfen bize haksızlık etmeyin” moduna girdi.
Kıbrıslı Türklerin dinine bağlı olduğunu ve Türklük bilincinden sapmadığını kanıtlamak için epey insan uzun uzun konuşup yazdı. Aslında bu çabaların hepsi gereksiz, hatta sakıncalı… Bir toplum Selahattin adındaki bir adamın küstahlığı karşısında niye topyekün savunmaya geçsin ki? Bu adam da kim oluyor?
İster Müslüman olurum, istersem Hıristiyan ya da Yahudi… Neye inanacağımı Selahattin’e soracak değilim. Dinsiz de yaşayabilirim, puta taparak da… Bunun için kimseye hesap vermem. Hele Selahattin’e hiç vermem! Dilediğime inanır, dilediğim gibi yaşarım. Selahattin’in payına düşse düşse seyretmek düşer, o kadar…
Varsayalım ki Kıbrıslı Türkler, birilerinin söylediği gibi yeterince Müslüman ve yeterince Türk değiller. O vakit “ıslah” projesi hazırlayanlar haklı mı olacak? Hiç de değil!
Doğru tavır “Biz aslında Türküz ve Müslümanız” diye merhamet dilemek yerine, “Sana ne kardeşim benim ne olduğumdan? Sen kendini ne zannediyorsun? Kapa çeneni!” diyerek, hadsizin lafını ağzına tıkamaktır.
Niye mi? Çünkü bir insana ya da topluma dini inanç ve kültürel değerler üzerinden üstünlük taslamak, bu çağda tanımlanmış en ciddi suçlar arasında yer alır. Yani her kim “Şu Kıbrıslı Türklerin maneviyatı eksik, dini yoz, kanı bozuk” derse, o büyük bir suçun failidir.
Günümüzde iki tür şiddet sınıflaması var:
Birincisi hepimizin aklına ilk gelen vurmak, öldürmek, işkence yapmak, tecavüz etmek gibi fiziksel saldırıları içeren şiddet türü.
İkinci türse “kültürel şiddet” olarak adlandırılıyor. Buna göre dini kullanarak üstünlük kurmaya çalışan, ayrımcılık yapan ve kültürel üstünlük taslayan ya da aşağılamalarda bulunan herkes karşısındakine şiddet uygulamış sayılıyor.
Modern anayasaların tümünde, BM ve AB gibi uluslararası örgütlerin temel metinlerinde, dini inanç ve kültürel yapıya ilişkin her türlü aşağılamayı yasaklayan ve ayıplayan net ifadeler var.
Son zamanlarda moda oldu. Birileri Türkiye’den bakıp bakıp, “Ay bu Kıbrıslılar ne de maneviyatsız şeyler böyle; hadi şunları ıslah edelim bari” diyerek gündeme geliyor.
Normal şartlarda bunların mahkeme mahkeme süründürülmeleri gerekirdi. Ama konu “Kıbrıslılar” olunca herkes gönlünce sallayıp duruyor.
Birilerinin muhbiri ya da ahbabı olmanın verdiği rahatlıkla, onun bunun maneviyatını sorgulamak kolay nasılsa… Sorgulanan maneviyat değil de insaniyet olsaydı ben bunları asıl o zaman görürdüm…