Medya oldukça masraflı bir sektör. Kıbrıs gibi yerlerde medya yatırımına girişmek hiç de kolay değil. Bu alana girmek için büyük riskleri göze almanız gerekiyor.
Yeterli satış ya da izlenme oranlarına ulaşmak hayati öneme sahip. Reklam verenler için cazip bir mecraya dönüşebilmeniz büyük ölçüde buna bağlı.
Kıbrıs’ta ticaret çevreleri, rekabetteki kızışmaya bağlı olarak reklama önem vermeye başladılar. Gazetelerdeki çeşitlenme ve gazete satışlarındaki artış da bu durumu kolaylaştırdı.
Kıbrıs Türk basınına reklam bereketini getiren en önemli işletmeler arasında Türkiye merkezli cep telefonu firmaları dikkat çekiyor.
Bu firmalar her gün sayfalarca ve dakikalarca reklam yapıyor. Basın kuruluşları bu sayede önemli gelirler elde ederek ayakta kalma şanslarını artırıyorlar.
Cep telefonu hizmeti, modern dünyanın en tartışmalı hizmetleri arasında yer alıyor. Günlük hayatı kolaylaştırmadaki marifeti bir yanda; manyetik alan yaratarak sağlık sorunlarına yol açtığı iddiası öte yanda... Modern toplumlar için bir tür “ne onunla ne onsuz” durumu söz konusu...
Özellikle baz istasyonlarının yaydığı dalgalar tıp dünyasının en çok tartıştığı konular arasında yer alıyor. Yerleşim alanlarının içine serpiştirilen istasyonların ciddi sağlık sorunlarına neden olabileceğini gösteren çok sayıda çalışma var.
Ülkemizde baz istasyonlarının konumlandırıldığı yerler, binlerce insanı tedirgin edecek türden. Evlerin, apartmanların damlarına yerleştirilen; toplu yaşam alanlarının tam ortasına saplanan çok sayıda baz istasyonu var.
Kanserin bu kadar yaygın olduğu bir yerde, risk faktörlerinden olabildiğince uzak durmaya çalışan insanları, korku yayan antenlerle yaşamaya mahkum etmeye kimsenin hakkı olmasa gerek.
Ama konu bir türlü ciddiyetle ele alınmıyor. Mesele, saman alevi gibi parlayıp hemencecik sönüyor. Yurttaşın yaşadığı mağduriyeti konu eden ısrarlı bir yayına rastlamak mümkün değil.
Bugünlerde Lefkoşa Ortaköy’de yaşayan yurttaşlar seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Evlerinin yanı başındaki antenlerden rahatsız olan Ortaköylülerin topladığı imza sayısı bini aştı.
Bakalım Ortaköylülerin mücadelesinde medyamız nasıl bir tavır alacak? Konu, imza kampanyasını manşete taşıyan gazetenin kucağında mı bırakılacak yoksa sahiplenilecek mi? Bu konuda umutlu olmak ne yazık ki çok zor. Bundan önce de Ortaköy’dekine benzer çok sayıda kampanya başlatıldı. Ama hiçbirinin gündemden düşmesi için fazlaca bir zamanın geçmesi gerekmedi.
Gazeteler ve gazeteciler, yaptıkları işin kendilerine “kamusal görevler” yüklediğini akıldan çıkardıkları anda, bundan zarar gören toplum oluyor. Reklam almak, yaşamak için oldukça önemli, kabul... Fakat bu, toplumsal ihtiyaçlara sırt dönmeyi gerektirmiyor.
Tıbbın “riskli” bulduğu, toplumu tedirgin eden uygulamaları gündeme taşıyıp tartıştırmak bir gazetecilik vazifesi...
Gazete sayfalarında her gün bu firmaların hizmetlerini anlatan sayısız haber çıkarken, anten tartışmasının es geçilmesi hiç de şık olmaz. Bir de gazetecilerle şirket yetkililerinin mutat yemekli buluşmaları var... Ayrıca tartışılmalı...
Kural basit: Medyanın antenleri hep toplumsal yaşam alanlarına dönük olmalı...