Mangal, her türlü alaycı ve hiddetli saldırıya karşın Kıbrıslı Türkler’in yaşamında önemli bir yer tutmayı sürdürüyor. Aile ve eş dost ortamlarında, fırsat bulunur bulunmaz hemen etler şişe dizilir, ateş yakılır ve törensel bir şekilde mangal etrafında toplanılır.
Mangala yönelik bu toplumsal düşkünlük bazı çevreleri rahatsız ediyor. Kimileri için mangal Kıbrıslı Türkler’in rahatlığının, keyfe düşkünlüğünün ve tembelliğinin sembolü. Bunlara göre duman püfürtüsü altında saatlerce süren et ziyafeti, “hak edilmemiş zenginliğin” göstergesi.
Malum; son zamanlarda Kıbrıslılar’ın hak etmedikleri kadar iyi yaşadıklarını öne süren ideolojik öbek yükselişte. Türkiye kaynaklı bu görüş, Kıbrıs’taki bazı “liberaller” tarafından da hararetle destekleniyor.
Kıbrıslıların daha çok çalışıp daha az kazanması gerektiğini düşünenler, sık sık mangala gönderme yaparlar. Özellikle Kıbrıslı liberaller “işimiz gücümüz yeme içme; ne zaman çalışacağız?” türü “bilimsel” saptamalarını, mangalla ilgili iğneleyici şeyler söylemeksizin paylaşmazlar.
Mangalı açıktan “hazıra konma” simgesi sayanlar yanında bir de bilinçaltında infaz edenler var. Bunlar için mangal bir tür “köylülük” işareti. Bunlara göre etrafı kokutarak, zahmetli bir şekilde gerçekleştirilen bu ilkel ritüel, kentlilik bilinciyle hiç de bağdaşmıyor.
Konforlu lokantalarda “portakallı ördek” sipariş etmek ya da evde Filipinli hizmetçinin elinden çıkmış garip soslara bulanmış moda tarifleri tatmak, bazılarına daha “modern” geliyor.
Bütün bunlar bir yana, kimsenin gücü Kıbrıs’ta mangalı söndürmeye yetmez. İdeolojik ve sınıfsal sataşmalar, bu kültürel düşkünlüğü ortadan kaldırma gücüne sahip değil.
Nitekim modernleşmenin tesiriyle pekçok toplumsal alışkanlık değişime uğrarken mangal, “barbekü” adını alsa da, yerini muhafaza etmeyi başardı. Yeni villaların hemen hepsinin bahçesine taş mangallar kondurulması boşuna değil. Yeni sitelerin özellikle hafta sonlarında kebapçı dükkânı gibi kokması da...
Mangal öyle bazılarının sandığı gibi utanılacak bir şey değil. Hatta övülecek yanları var. Bir kere aileyi biraraya getirme gücüne sahip. İşbölümünü dayatıyor. Bu ritüel için yardımlaşma ve koordinasyon şart. Örneğin eti şişe geçirenle ateşi yöneten aynı değil... Çalı toplayan ve ateşi tutuşturan çocuk bile keyifli bir şekilde işe ortak oluyor...
Ama hepsinden önemlisi çıtırtıyla yanan ateşin çekiciliği. Herkesi etrafına toplayan ateş, sıradan bir yemek akşamını, törensel ve eğlenceli bir ziyafete dönüştürüyor.
Mangalı “köylülük” sayanlar çok da haksız değiller. Zaten mangalın iyi yanlarından biri de bu. Bu sayede alışık olmadığımız tempolu modern yaşama, bildiğimiz lisanda meydan okumuş oluyoruz; fena mı?
Siz iyisi mi kimseye kulak asmayın... Hayatımızı hep çalışarak ve ağır ama saçma gündemlere esir olarak geçirecek değiliz...
Bu pazar savaş tamtamlarını ciddiye alıp da dünyaya “mazgal” deliğinden bakmaktansa, “mangal” tüttürmek en iyisi...