Elli yıl öncesine gidelim...
1962, EOKA B’nin; Kıbrıslı Türklere saldırmak için hazırlık yaptığı bir yıldı...
Bu hazırlıklar duyuldukça, Kıbrıslı Türklerin gelecek kaygıları artmaya başlamış, yaşamın tadı, tuzu kaçmıştı...
1963 yılı sonunda silahlı saldırılar başladı...
Kocası Mukavemet Teşkilatına alınmış ve sipere koşmuş Kıbrıslı Türk kadın, kucağında yavrusu ile sığınacak yer arıyordu...
Ya havasız, ışıksız bir sığınak...
Ya da bir okul sınıfı...
Karne usulüyle yemek alarak çocuk besleyecek ve okula gönderip, eğitecek...
Aradan 11 yıl geçtikten sonra, yani 1974’te binlerce insan göç kervanına katıldı...
En büyük acıyı yine analar çekti...
Kiminin kocası katledilmiş, kimi oğlunu kaybetmiş veya ondan aylarca haber alamamış...
Bir de hamile olanlar, sırtında çocuk taşıyanlar vardı...
Özgürlüğe kavuşmak için kilometrelerce yol yürüyenler oldu...
Sonra; hiç bilmediği, tanımadığı yeni bir kentte veya köyde yaşamaya başladı...
Ev düzmek, aileyi toparlamak için çırpınan ve en ağır yükü omuzlayan yine analar oldu...
Kıbrıslı Türk kadını, en zor günlerde eşine, çocuklarına, sınırları bekleyen askerlerine destek oldu...
En ağır koşullarda yaşayabileceğini ve özgürlük uğruna direnebileceğini tüm dünyaya gösterdi...
Ayrıca merhamet, fedakarlık ve insanlık konusunda ‘rakipsiz olduğunu’ da kanıtladı...
Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle düzenlenen bazı etkinliklerde, kadın haklarına ilişkin bol vaadlerde bulunmak veya olmayacak işlere destek mesajı vermek ‘modası geçmiş’ bir uygulamadır...
Önemli olan, hayatını ah-vah çekerek geçiren fedakar anneleri hiç olmazsa bundan sonra rahat yaşatacak önlemleri alabilmektir...
Onların sağlık sorunlarını çözmek, acil ihtiyaçlarını gidermektir...
İşsiz evlatlarına çalışma koşulları yaratacak önlemleri alabilmektir önemli olan...
Yoksa Meclis’te 50 sandalyenin 25’ini kadınlara devretmekten söz edenler hiç de inandırıcı olmuyor...
Meclis’teki sandalyelerin yarısını hele bugünkü kültürle kadın yapacağını söyleyenler, hayal aleminde yüzenlerdir...
Kadınlara önce insanca yaşam hakkı verilsin...
İşsiz çocuklarına istihdam olanağı sağlayacak adımlar atılsın...
Kanserle ‘gerçek anlamda’ mücadele edilsin...
Bunları hele bir yerine getirelim, siyasette eşitliği ondan sonra tartışırız...